Hz. Resul'ün dünyasında çocuk olmak

 

Kahramanmaraş İl Müftülüğü Eğitim Uzmanı Mustafa Saylak, Hz. Resul'ün dünyasında çocuk olmayı anlatıyor.

 

Saylak, makalesinde şu ifadelere yer veriyor:

 

Rabbimiz: Çocukları, göz aydınlığı (Furkan, 74), dünya hayatımızın süsü ve ziyneti olarak ifadelendirmektedir  (Kehf, 46; Al-i İmran, 14). Hayatımıza anlam katan, çoğu defa huzur ve sevinç kaynağımız, neslin devamında almasa olmaz konuma sahip çocuklarımız, bizler için gerçekten büyük ve anlamlı birer değerdir. Bizler, yüreğimizin derinliklerine kadar anne-baba sevincini, safiyet ve masumiyeti, sevgi ve sadakati, şefkat ve merhameti acı ve kederi, sevinç ve huzuru onlarla daha da içselleştir ve anlamlandırırız. Onlar İlahi kudret tarafından emanet olarak verilen ve bizlerle şekillenen eserlerdir. Bizler, birey, aile, toplum, devlet ve dahası insanlık olarak bu yapılanmada ressam rolündeyiz. Karşımıza çıkacak eser, iyisi-kötüsü, güzeli-çirkini, olumlusu-olumsuzuyla bir anlamda bizi ifade edecektir. Ressam biziz, eser onlardır.                                                                                                                                                                                   

 

Çocukların diri- diri torağa gömüldüğü (Tekvîr, 8-9) değer ya da değersizliğin cinsiyete endekslendiği, sevgi ve şefkat duygularının iyice köreldiği, insanlığın ahlaki değerlerden uzaklaştığı bir dönemde, Hz.Rasul’ün; gıpta ve hayretle karşılanan model davranışları gerçekten anlamlıdır. Efendimizin çocuklarla ilgili sergilediği; sevgi, şefkat, merhamet ve değer verme eksenli tavır ve davranışları, çağımız anne-babaları ve insanları olarak hepimize ışık tutabilecek nitelikte modellerdir. İslam peygamberi; gönüllere hapsedilmiş olan sevgi, şefkat ve merhamete ivme ve sinerji kazandırmış.’’Çocuklarla çocuklaşa bilmiştir.’’

 

Kur’an-ı Kerim’de: Hz. Resul “büyük bir ahlak üzere” (Kalem, 4) “âlemlere rahmet olarak” (Enbiya, 107)İnsanları hidayete ulaştırmak üzere gönderilmiş, rahmet ve merhamet kandili, kutlu bir elçidir. (Müslim, Birr, 87) “Andolsun ki Resûlullah’da sizin için, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı zikredenler için mükemmel bir model vardır.” (Ahzâb, 21) ayeti, Hz. Peygamber’in hemen her konuda, en güzel model olduğunu açık bir şekilde ifade getirmektedir. Sevgili Peygamberimiz, her şeyden önce çocuğun bir nimet ve Allah emaneti olarak kabul edilmesi, ona değer verilmesi, ondan sevgi ve şefkatin esirgenmemesi yönünde insanlığa güzel modeller sunmuştur. Şefkat ve rahmet eksenli yaklaşımın gereklerini teorik olarak öğretmiş ve pratikte de uygulamıştır. Bu bağlamda; Efendimiz, “Küçüğümüze merhamet etmeyen ve büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir.” (Tirmizî, Birr, 15) sözüyle, çocuklara merhametin gereğine vurgu yapmıştır. Çocuk, bu şefkatle ve merhametle olgunlaşır, kemale erer ve hayatın anlamını yüreğinde hisseder. Başka bir deyişle sevgi, şefkat ve merhamet, çocukların âdeta hayat suyudur. Onlar böylesi değerlerin işlevsel olduğu ortamlarda hayat bulurlar.          

 

Resulüllah’ın yakın çevresindeki çocuklara ilgisi, daha doğumdan itibaren başlar, doğan çocukların kulaklarına ezan okur, onlara güzel isim koyar, önceden kötü çağrışımlar yapan isim takılmışsa onları değiştirir, onlar için akika kurbanı keserdi. Torunu Hasan doğduğunda iki kulağına ezan okumuş. İbrahim’in doğduğu gecenin sabahında, ona isim takışını ise ashabına şöyle açıklamıştı: “Bu gece bir oğlum oldu. Ona atam İbrahim’in ismini koydum!” (Müslim, Fedail, 62; Ebû Dâvûd, Edeb, 106)Hz.Rasul, çocukların kokularını cennet kokularına benzetir, sadece torunlarını öpüp koklamakla yetinmez, diğer çocukları da sever, kucaklayıp öper, bağrına basar ve saclarını okşar, onlar için hayır duada bulunurdu. (Buhârî, Ashâbü’n-Nebî, 22)                                                                                    

 

İslam peygamberinin; çocuklara karşı şefkat ve merhamet dolu davranışları, o günün bazı insanları tarafından zaman- zaman hayretle yadırganmıştı. Torunlarından birini öperken Peygamberimizi gören, Akra b. Hâbis hayret ederek “On çocuğum var hiçbirini öpmedim.”der. Efendimizde Akra’ya dönerek “Merhamet etmeyene, merhamet edilmez.” (Buhârî, Edeb, 18; Tirmizî, Birr, 12) uyarısında bulunur. Bedevilerden birisinin “Çocuklarınızı öper misiniz?” diye Resulüllah (s.a.s.)’a hayretle sorması ve ondan “evet” cevabı almaları üzerine  “Biz vallahi öpmeyiz.” demesine karşılık Hz. Peygamber “Allah kalplerinizden merhameti çıkardı ise ben ne yapabilirim ki!” buyurması dikkat çekicidir. (Buharî, Edeb, 18; Müslim, Fedâil, 164; İbn Mâce, Edeb, 3) Sevgili Peygamberimiz evlatlarımızın bir öpücükle de olsa taltif edilmesini tavsiye etmiş, bunun büyük mükâfat vesilesi olacağını haber vermiştir. İslam peygamberinin, dilinden bu ve benzeri olaylar bağlamında dökülen mesajların, çocuklara şefkat ve merhametle davranılmasında ayrı bir değeri ve etkisi olduğu da göz ardı edilemez. Hele-hele bu tür davranış ve tutumlardan yoksun bir aile ya da toplumda, söz konusu davranış modelleri ayrı bir anlam ifade eder.

 

Resulullah (s.a.s.),çocuklara selam verir, hatırlarını sorar, onlara latife yapar hatta zaman- zaman onların oyunlarına katılarak sevinmelerine vesile olurdu. Nitekim bir gün torunu Hasan ve Hüseyin’i iki ellerinden tutmuştu. Çocuğun ayakları kendisinin ayakları üzerindeydi. ‘Çık, çık’ diyordu. Çocuk ayakları Hz. Peygamber’in göğsüne basıncaya kadar tırmandı. Sonra çocuğu öptü ve şöyle dedi: “Allah’ım bunu sev, çünkü ben onu seviyorum.” (Buhari, Edebü’l-Müfred, 249) .Mahmud b. Rebî beş yaşlarında iken, Hz. Peygamber ağzına su doldurup, yüzüne püskürterek şakalaşmıştır.(Buhârî, İlim,18; Müslim, Mesâcid, 265)Enes b. Malik; Benim Ebu Umeyr adında küçük bir kardeşim vardı. Peygamber Efendimiz bizim eve gelerek, Ebu Umeyr’i üzgün görüyorum, sebebi nedir?` “Babam, Ey Allah’ın Resulü, oynadığı nugayr kuşu öldü” dedi. Bundan sonra Peygamber Efendimiz, Ebu Umeyr’i her gördüğünde “Ebu Umeyr ne oldu senin nugayr?” diye latife yaparak, ona takılırdı.” (Buhari, Edeb, 81, 112; Müslim, Edeb, 5)Bazen Resulullah secdeye gidince, Hasan ve Hüseyin gelip sırtına binerlerdi. Hz. Peygamber secdeden kalkarken onları yumuşak bir şekilde alıp yere bırakırdı. Secdeye gidince onlar yine sırtına binerlerdi, bu durum, namaz bitene kadar böyle devam ederdi. Namaz bitince, Hz. Peygamber onları, hiç kızmaksızın alıp dizlerine oturturdu. (Müsned, II, 513) , Yine deve taklidi yaparak Hasan ve Hüseyin’i sırtına bindirip taşıması, namazda omzuna bindiklerinde secdeye bile, o şekilde gitmeye çalışması, ashabın çocuklarıyla da yakinen ilgilenmesi, sık-sık onlarla hasbıhal etmesi, onların dünyalarına inerek şakalaşması, problemlerine çözüm bulması, onun çocuklara karşı sergilediği tutum konusunda,bize daha bir başka anlam vermektedir.

 

Günümüzde, cennet kokulu, melek yüzlü masum yavrular karşısında, birey ve insanlık olarak iyi bir sınav verdiğimizi söylememiz gerçekle ile örtüşmemektedir. Çağımızda aç-susuz bırakılan, anne kucağı yerine sokaklara terk edilen, sevgi ve şefkat mahrumu, kanlı savaşların mağduru, bölünmüş ailelerin mahzunu, şiddetin ve vahşetin esiri, her dem gözü yaşlarla dolu cennet kokulu, gül yüzlü, suçsuz ve günahsız yavrularımızın sayısı hiç de az değildir. İşte böyle bir Dünyada, Hz. Resulün hayatında yer bulan çocuklara yönelik sevgi, şefkat ve rahmet yüklü modeller insanlık adına daha bir anlam kazanmaktadır.