Büyük Birlik Partisi’nin Kurucu Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ve beş arkadaşının içinde bulunduğu helikopterin düşmesinin üzerinden tam 10 yıl geçti. Bu esrarengiz olay üzerine birçok iddia ortaya atıldı ama soruşturma ve davalarda herhangi bir sonuca varılamadı.

48 SAAT SONRA…
Yazıoğlu’nun yerel seçimler öncesi partisinin Kahramanmaraş mitinginin ardından Yozgat’a gitmek üzere bindiği helikopter 25 Mart 2009’da Kahramanmaraş Keş Dağı’na düşmüştü. Helikopterin enkazı ile Muhsin Yazıcıoğlu, BBP Sivas İl Başkanı Erhan Üstündağ, İl Başkan Yardımcısı Yüksel Yancı, Murat Çetinkaya, pilot Kaya İstektepe ve gazeteci İsmail Güneş’in cenazesi, kazadan 48 saat sonra köylüler tarafından Keş Dağı Kuru Dere Kanlıçukur mevkisinde bulunmuştu… Özellikle helikopter enkazına geç ulaşıldığı gerçeği, kazanın esrarengizliği adına dikkat çeken ilk bilgi olsa da, kazanın devamında gerçekleşen seçimler olayları ve iddiaları epey gölgeledi.

TAKİPSİZLİK KARARI
Kahramanmaraş Cumhuriyet Başsavcılığınca görevlendirilen savcılar, helikopter kazasına ilişkin soruşturma başlattı ve kaza kırım ekibi oluşturuldu. Özel yetkili mahkemelere devredilen dosya, Fethullahçı çetenin elinde tuttuğu en büyük kozlardan olan özel yetkili mahkemelerin kapatılmasıyla birlikte tekrar bir girdap içine girmişti. Soruşturma dosyası tekrar Kahramanmaraş Cumhuriyet Başsavcılığına döndü. Hakkında “görevi kötüye kullanma” suçundan dava açılan, eski emniyet amiri Dursun Özmen’in yargılanmasına da devam ediliyor. Kazaya ilişkin 132 şüphelinin yer aldığı “ana soruşturma dosyası” hakkında ise 20 Haziran 2016’da takipsizlik kararı verildi.

Toplumsal'ın haberine göre, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a yönelik suikast girişimi ve 2 polisin şehit edilmesine ilişkin davada, “Anayasayı i̇hlal” suçundan müebbet hapis cezası alan astsubay Aydın Özsıcak ile “Anayasayı ihlal”, “Cumhurbaşkanına suikast” ve 2 kez “yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle kasten öldürme” suçunu işlediği gerekçesiyle 4 kez ağırlaştırılmış müebbet, “nitelikli kasten yaralama”dan 6 yıl, “nitelikli kişiyi hürriyetinden yoksun kılma”dan 18 yıl hapis cezası alan yarbay Davut Uçum hakkında, helikopter kazasında Yazıcıoğlu ile hayatını kaybeden 5 kişi arasında bulunan gazeteci İsmail Güneş’in eşi Yasemin Güneş tarafından 18 Temmuz 2016’da kaza kırım ekibinde yer aldıkları ve parça çalanlar arasında oldukları gerekçesiyle suç duyurusunda bulunuldu. Ancak şimdiye kadar ne Yazıcıoğlu davasında bir sonuç çıktı, ne de suikastın Fethullahçı çetenin düzenlediği gerçeğinden öteye gidilebildi. Yazıcıoğlu ve arkadaşlarının onuncu ölüm yıl dönümü de böylesine bir yılan hikayesinin içinde geride kaldı…

HELİKOPTER NASIL DÜŞTÜ?
Ancak Toplumsal’a ulaşan ve de birden fazla havacılık kaynağından teyit edilen bir mektup, cinayette bambaşka bir perdeyi aralayacağa benziyor. İsmini paylaşmadığımız bir havacılık uzmanından gelen bu mektupta, Yazıcıoğlu’nun içinde bulunduğu helikopterin motorunun havada tutunmak için ihtiyaç duyduğu oksijenle bağlantısının kesildiğine işaret ediliyor. Uzmanın iddiasına göre, bu bağlantının kesilmesinde ise TSK envanterindeki savaş jetleri rol oynuyor. Uzman, “Kazada ölenlerin kan değerleri de bu durumu doğrular niteliktedir. Bu durum önceden planlanan organize bir eylem niteliği taşımaktadır” ifadelerini kullanıyor.

YILLARDIR SORUNSUZ KAYIT YAPIYORDU, BOZULDU!
Helikopterde olması gereken ve helikopter kaza yaptığında sinyalini bildirecek olan vericinin herhangi bir sistem kaydı bulunmadığına dikkat çeken uzman, bununla birlikte merhumun bindiği helikopter ile Hava Kuvvetleri Komutanlığı envanterinde bulunan savaş jetlerinin rotalarının kazanın yaşandığı bölgelerde kesiştiğine vurgu yapıyor. Uzman, mektubunda “ancak bunu ispat eder nitelikteki deliller olan ve yıllardır sorunsuz kayıt yapan askeri radar iz haritaları ve kayıtlarının o anda silindiği iddia edilmektedir” diyor.

BASINCI YAPAN TECBÜBELİ PİLOT KİM?
Buraya kadar Yazıcıoğlu’nun o dönemde TSK içinde saadet yıllarını yaşayan çeteciler tarafından öldürüldüğü anlaşılıyor. Bunlar zaten sır değil. Hala sır olan kısım ise parçaları kimin bozduğu ya da çaldığı değil; helikoptere bu basıncı yapan savaş jetlerini kimin kullandığı… İşte bu mektup, o soruya da yanıt veriyor. İddia edilen o isim ise Yazıcıoğlu cinayetinin aydınlatılması için kurulan TBMM araştırma komisyonunu tecrübesiyle adeta ‘yönlendiren’ eski milletvekili ve emekli TSK pilotu Kürşat Atılgan’dan başkası değil. Kürşat Atılgan, 2006 yılında ordudan Hava Pilot Tuğgeneral rütbesindeyken ayrıldı ve 2007 genel seçimlerinde Milliyetçi Hareket Partisi’nden Adana Milletvekili seçildi. Atılgan, 11 Ekim 2015 tarihinde gerçekleştirilen 44’üncü Olağanüstü Büyük Genel Kurul’da Türk Hava Kurumu’nun 27’inci Genel Başkanlığına seçildi. Görevden ayrılırken de arkasında birçok şaibeli dosya bıraktı…

SARAY’I VURAN PİLOT
Uzman, Atılgan’ın ‘kaza’ raporunu şekillendiren isimlerin başında geldiğini, komisyon açıklamalarını bizzat kendisinin yaptığını hatırlatıyor ve “Ancak yapılan açıklamalar ve tanzim edilen rapor suikastın tam tersi yönündedir ve yalnızca Kürşat Atılgan tarafından bilinebilecek askeri ve teknik içerikler bizzat kendisi tarafından tatbik edilmemiş ve gerçeğe aykırı bir meclis araştırma süreci yürütülmüştür” diyor. Mektubunda uzman, “Kürşat Atılgan, Sayın Cumhurbaşkanımızın evinin üstünden savaş jetleri uçurarak minareye çarpan kol lideri pilottur. Kendisini o soruşturmadan aklayan savcı Mustafa Bilgili de yine FETÖ imamıdır” iddiasına da yer veriyor.

İşte derin bağlantılara işaret eden o mektup:

Büyük Birlik Partisi eski Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu kazası bir suikasttır. Merhumun bindiği helikopterin düştüğü vakit bulunması ihtimali hiçbir zaman olmayacaktı. Helikopterde bulunması gereken ve düştüğünde Cospas-Sarsat Uydusuna konum sinyali gönderecek olan Acil Durum Konum Vericisi (ELT) üzerinde yüklendiğine dair Hexadesimal Hava Aracı Tanımlama Kodu yükleme sistem kaydı ve raporu bulunmamaktadır. Ayrıca bu tanımlama koduna ilişkin o dönemde bulunan Denizlik Müsteşarlığı Veri Tabanında herhangi bir kayıt bulunmamaktaydı. Yani o helikopter düştüğünde hiçbir şekilde bulunmayacaktı. Bu planlıydı. Takip eden yıllarda ise Denizcilik Müsteşarlığı lağvedilmiştir.

Bununla birlikte merhumun bindiği helikopter ile Hava Kuvvetleri Komutanlığı envanterinde bulunan savaş jetlerinin rotaları irtifa ayrımı dâhilinde kazanın yaşandığı bölgelerde kesişmekte ancak bunu ispat eder nitelikteki deliller olan ve yıllardır sorunsuz kayıt yapan askeri radar iz haritaları ve kayıtlarının o anda silindiği iddia edilmektedir. Helikopter ve savaş jetlerine ait rotaların kesiştiği kuvvetle muhtemeldir ve havada tutunmak için yeterli düzeyde oksijene ihtiyaç duyan merhuma ait helikopterin motorunun oksijensiz kalarak takatini kaybetmesi ve bu nedenle düştüğü kuvvetle muhtemeldir. Kazada ölenlerin kan değerleri de bu durumu doğrular niteliktedir. Bu durum önceden planlanan organize bir eylem niteliği taşımaktadır.

Eski milletvekili Kürşat Atılgan ise eski tecrübeli havacı askeri personel ve pilot olmasının verdiği ihtişamla; konuya ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisinde kurulan araştırma komisyonunda aktif rol almış, sorgulamalara iştirak etmiş, süreci organize etmiş, teknik uzman görüşü vermiş, raporun şekillenmesini büyük ölçüde sağlamış ve konuya ilişkin basın açıklamalarını yapmıştır. Ancak yukarıda zikredilen hususların açıklığa kavuşmasını engellemiştir. Kamuoyuna yansıtılan hususları manipüle etmiş, gerçeklerden uzaklaştırmıştır. Kürşat Atılgan, Sayın Cumhurbaşkanımızın evinin üstünden savaş jetleri uçurarak minareye çarpan kol lideri pilottur. Kendisini o soruşturmadan aklayan savcı Mustafa Bilgili de yine FETÖ imamıdır.

Ancak yapılan açıklamalar ve tanzim edilen rapor yukarıda sıralanan suikastın tam tersi yönündedir ve yalnızca Kürşat Atılgan tarafından bilinebilecek askeri ve teknik içerikler bizzat kendisi tarafından tatbik edilmemiş ve gerçeğe aykırı bir meclis araştırma süreci yürütülmüştür. Ayrıca iddia edilmektedir ki kaza sonrası FETÖ/PDY mensubu olduğu saptanan askeri personel kaza mahalline herkesten önce ulaşarak enkaza çeşitli teknik müdahalelerde bulunmuşlardır.

Aynı TBMM 23’üncü dönem milletvekilliği yapan Alim Işık ve Kürşat Atılgan organize hareket etmekteydiler. Alim Işık sürekli Fettullah Gülen lehine terör örgütü propagandası yapmaktaydı. Hatta televizyona çıkıp Ak Parti hükümetine askeri darbe yapılmasını (sözde) “reva gören” açıklamalar yapmıştır. Hükümetin Fetullah Gülen’e kumpas kurduğunu ve haksız yere suçladığını söylemiştir. Fetullah Gülen’i bir sivil toplum kuruluşu lideri olarak görmüştür. “Hizmet hareketi” savunucusudur. Terörü ve teröristi övme eylemi gerçekleştirmiştir. Terör örgütü propagandası video kaydı vardır:

Alim Işık takip eden yıllarda Kürşat Atılgan tarafından vekaleten atandığı Türk Hava Kurumu Üniversitesi Rektörlüğü görevinden Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı tarafından “FETÖ iltisakı” nedeniyle alınmıştır.

Kürşat Atılgan 15 Temmuz 2016 FETÖ/PDY hain darbe girişimi öncesinde çok yoğun şekilde darbenin en yüksek rütbelisi Orgeneral Akın Öztürk ile çok yoğun şekilde ve sık aralıklarla görüşmekteydi. FETÖ Akıncı Üssü davasında Kürşat Atılgan’ın bizzat Akın Öztürk tarafından Türk Hava Kurumunun başına getirildiği itiraf edilmiştir. FETÖ/PDY’nin bu organize eylemini açıklayarak vicdani sorumluluğumu yerine getiriyorum. Merhum Muhsin Yazıcıoğlu suikastının Kürşat Atılgan üzerinden aydınlatılacağı kanaatindeyim.