Kelime anlamı olarak; bir insanı, konuyu veya eseri doğru ve yanlış yerlerini bulup göstermek amacıyla yapılan inceleme işidir. Fakat günümüzde eleştiri adeta bir hastalık haline gelmiştir. Özellikle kendinden olmayanları eleştirme hastalığı. Yapılan işlerin eleştirilmesi eksik yönlerinin belirtilmesi ve doğru yönlerinin takdir edilmesi gerekmektedir. Eleştirinin özü budur.

 

Fakat günümüz insanı eleştiriyi sadece olumsuz yönleri bulmak ve kendinden olmayanı eleştirmek olarak algılamaktadır. Karşının eksiğini bularak egosunu tatmin yoluna gitmektedir.

 

Çevremize baktığımızda sadece olumsuz eleştirilerin yapıldığını ve olumlu yönlerin pekte belirtilmediğini görüyoruz.

 

Bu insanlar için;

 

Sezai Karakoç: Eleştiriden öteye gidememek, başkalarını yaşamaktır. Sürekli olarak başkalarının yaptığını eleştirmek, eleştirinin halesi haline gelmektir.

 

Samuel Johnson; Hiç kimse başkalarını eleştirerek yükselmemiştir.

 

A.Fevzi Yüksel: Takdir yetisi kapalı olanların, tenkit kapısı sonuna kadar açılmıştır, demektedir.

 

Bu konu ile ilgili bir hikâye anlatılır. Ünlü bir ressam hakkında anlatılan hikâyeyi sizde mutlaka duymuşsunuzdur. Tam olarak bu konuya uyduğu için hatırlatmak isterim.

 

Bir ressam yaptığı resmi insanların yoğun olarak geçtiği bir yere koymuş ve; Resimde gördüğünüz yanlış ve eksik yerleri işaretleyiniz. Diye küçük bir not yazmış. Hemen hemen her geçen bir yere işaret koymuş ve resmin her tarafı işaretlenmiş. Daha sonra Aynı resmi yapan ressam bu sefer de Lütfen resimde yanlış bulduğunuz noktaları fırça ile düzeltiniz. Diye bir not yazmış. O kadar insan geçmiş resmin önünden. Ama ressam geldiğinde resimde düzeltilen herhangi bir yer görememiş.

 

Büyük ihtimalle az önce işaret koyanların çoğu da oradan geçmiştir, ama bu sefer yanlış yer görememişlerdir. Çünkü eleştirmek kolay, herkes olumsuz yön bulabilir. Ancak önemli olan eleştirdiğin yerin yerine daha iyisini sumaktır. Eleştiride amaç kişiyi yermek ya da küçük düşürmek olmamalı. Sağlıklı eleştiri, olumsuz gördüğün noktaya daha iyisini ya da bir alternatifini sunabilmektir. Yoksa sadece eleştirmek bir hastalıktır.

 

Böyle bir eleştiri işin en kolayı olmakla beraber, kişinin kıskançlığının da en iyi belirtisidir. Her şeyi ve herkesi eleştiren ve hiçbir alternatif sunmayanlar, karşı tarafı küçük düşürmek ve kendini büyük göstermek istiyor. Fakat unuttuğu bir nokta var ki; o da, kin ve hasetle yapılan eleştiri, karşıyı değil ancak kendisini küçültür. Çünkü sadece eleştiri basit ve küçük insanların işidir.

 

Evet, gelişme ve ilerleme, eleştirel düşünce ve özgür ortamlarda gerçekleşebilir. Fakat bu eleştiri yukarıda bahsedilen boş ve kuru eleştiri değil, yerine daha iyi ve güzelini sunan eleştiridir. Doğru eleştiri de insan, eleştirdiğinin güzel ve iyi yanlarını da belirtir, bu iyi ve güzel yönlerinden dolayı da teşekkür etmesini bilir.

 

Eskiler Kendini bilmez, kendinden bilmez derler. Kendinden bilmeyen de tüm eksik ve hataları karşıdan bilir bu nedenle de onları sürekli eleştirir.

 

Sezai Karakoç’un dediği gibi: Ey eleştiri hastası! Yeteri kadar eleştirdin. Biraz onu bırak da yeni bir değer ortaya koymaya bak. Eleştiren olmadan çık da, eleştirilen ol.

 

Sadece yanlışların ön plana çıktığı bir eleştiri, karşı tarafın da yanlışlarını savunmasına neden olacaktır. Böylece karşı tarafı dinlemeyecek ve dikkate almayacaktır. Bu nedenle hem dinlenmek, hem de doğruyu bulmak adına eleştirilerimiz yapıcı olmalıdır.

 

Her şeye yanlış diyen ile her şeye doğru diyenin sözüne itibar olmaz.