Ahmet Davutoğlu’nun yaşam hikâyesinden bazı kesitler şöyle: 26 Şubat 1959’da, Konya’nın daha sonra ilçe yapılacak olan Taşkent nahiyesinde dünyaya geldi. Taşkent, eski adıyla Pirlerkondu, Türkmenlerin 1071 Malazgirt Savaşı öncesinde 900’lü yıllarda yurt tuttuğu bir yer. Çağrı Bey’in Anadolu seferleri dönemine denk geliyor. Bebekliği ve çocukluğunun ilk yılları, Torosların zirvesinde geçen Davutoğlu, annesi Memnune Hanım’ı henüz 4 yaşındayken kaybetti. Taşkent’te ticaret işiyle uğraşan baba Mehmet Bey, ikinci evliliğini Sefure Hanım ile yaptı. Beş yaşındayken babasının İstanbul’a taşınmasıyla Davutoğlu, İstanbul Fatih’te Hacı Süleyman Bey İlkokulu’nda kaydedildi, ilkokulu Bahçelievler İlkokulu’nda bitirdi.Marx okudu   Eğitimine, Alman eğitim müfredatı hâkim olduğu İstanbul Erkek Lisesi’nde devam etti. Davutoğlu, o günlerinde Batı kültürü ile tanıştı, dünya klasiklerini küçük yaşlarda okudu. Okulun bulunduğu Sultanahmet semtinde Doğu kültürü içinde de yaşıyordu. Atilla İlhan’ın “Büyük istifham” olarak tanımladığı Doğu - Batı ikileminin yarattığı sorular, genç yaşta onun da sorunsallaştırdığı temalardı. Lisedeyken Türkiye’de de 68 kuşağının başlattığı rüzgâr esmeye başlamıştı, Marksist literatürü de okudu ama sosyalizme mesafeli durdu. Çalışkandı. Futbolun dışında sosyal hayatın içinde fazla yer almıyordu.1977 yılında Boğaziçi Üniversitesi’ne girdi ve iki bölüm birden okudu. Ekonomi ve Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümlerini çift ana dal programıyla (ÇAP) bitirdi. Ardından da Boğaziçi Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde doktora yaptı. Boğaziçi’nden mezun olunca 1984 yılında evlendi. Eşi Sare Hanım, kadın doğum uzmanıydı. 1986’da ilk kızı Sefure dünyaya geldi. 1988 yılında doğan kızına ise Meymune adını verdi. İleriki yıllarda Mehmet adını vereceği bir oğlu ile Hacer adını alacak bir kızı daha dünyaya geldi.Malezya deneyimiBoğaziçi’nde en büyük destekçilerinden biri Prof. Şerif Mardin oldu. 1990 yılında, Malezya International Islamic University’de yardımcı doçent unvanı ile çalışmaya başladı. Üniversitenin Siyaset Bilimi bölümünü kurdu ve 1993 yılına kadar bu bölümün başkanlığını yürüttü. Aynı yıl doçentlik unvanını aldı. Uzak Asya kültürü ve yaşam tarzını burada içinden tanıdı. Eşi ve iki küçük kızıyla hayatının yaklaşık 5 yılını Malezya’da geçirdi. Malezya dönüşü 1995-1999 yılları arasında Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde öğretim üyesi olarak görev yaptı. 1995-1999 yılları arasında Yeni Şafak’ta köşe yazarlığı yaptı.1998-2002 yıllarında Silahlı Kuvvetler Akademisi ve Harp Akademileri’nde misafir öğretim üyesi olarak ders verdi. Bu yıllar 28 Şubat sürecinin etkili olduğu ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) komuta kademesinin muhafazakâr kesimlere mesafeli olduğu yıllardı. 1999’da Beykent Üniversitesi’ne geçti. 1999-2004 yılları arasında profesör oldu ve Beykent Üniversitesi’nde, yönetim kurulu üyeliği, senato üyeliği ve Uluslararası İlişkiler Bölümü başkanlığı, Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde de misafir öğretim üyeliği yaptı. Davutoğlu, en fazla ses getiren eseri olan “Stratejik Derinlik” kitabını bu döneminde yazdı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 1980’li yıllarda bir makalesini okuduktan sonra Davutoğlu ile tanışmıştı. Ama dostlukları 1990’lı yıllarda gelişti. Refahyol Hükümeti döneminde Devlet Bakanı olan Gül’ün danıştığı önemli isimlerden biri de Davutoğlu’ydu.1999 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’den bir telefon geldi. Telefonda “Ben Cumhurbaşkanı Demirel” diyen ses, kendisinden Kıbrıs konusunda uluslararası bir komisyona sunulması için rapor istedi. 1 Mayıs 2009’da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından Dışişleri Bakanlığı’na Meclis dışından atandı. 2011 seçimlerinde Konya milletvekili olarak Meclis’e girdi. Dış politikayı “Komşularla Sıfır Sorun” anlayışı üzerine oturtmaya çalışan politikalar uyguladı. 30 Haziran 2010’da İsrail Ticaret Bakanı Ben Eliezer, Brüksel’de gizli bir toplantı yaptı. TBMM’de gizli görüşmeyi anlatan Davutoğlu, toplantının gizli olmasını İsraillilerin istediğini belirterek, “İsraillilere temel taleplerimizi yüzlerine doğrudan ve net şekilde söylemek için bu görüşmeyi yaptık” demişti.‘Çok sinirlenmişti’31 Mayıs 2010’da İsrail komandoları Gazze’ye yardım malzemesi götüren Mavi Marmara gemisine baskın düzenledi. Bu kanlı baskın Davutoğlu’nun çok öfkelendirdi. Dışişleri Bakanlığı’ndaki çevresi “Onu hiç bu kadar sinirli görmedik” dedi. Ağustos 2011’de iç savaşın eşiğindeki Şam’da, Suriye Devlet Başkanı Esad ile 6 süren bir görüşme yaptı. Ancak Davutoğlu’nun “demokrasi talebi” olarak nitelendirdiği teması sonuç vermedi. Suriye politikaları nedeniyle çok eleştiri aldı. Komşularla “Sıfır Sorun” politikasının başarısız olduğu muhalefet tarafından ileri sürüldü. Davutoğlu, Ortadoğu politikaları nedeniyle sürekli eleştirilerin odağında oldu.Babaanne duasıDavutoğlu, annesinin ölümünden sonra kendisini büyüten Sefure Hanım için “Beni ve kardeşlerimi hiç bir ayrım gözetmeden Anadolu terbiyesi ile büyüttü” diyecekti. Aynı evde yaşayan babannesi ise küçükken Davutoğlu için “Oğlun ola kızın ola. Oğlunla ordu, kızınla oba olasın. Koç koç oğlanların ardına düşe, dünyalar ayaklarına gele, herkes sana akıl danışa” diye dua ederdi. Davutoğlu bu duayı da, “Sabah okula giderken, babam işe giderken hepimiz sıraya girer babaannemin elini öperdik.Bu, babaannem 95 yaşında ölene kadar aksamadı. Şimdi de o duaların bereketini her zaman hissediyorum’ sözleriyle hatırlatmıştı. Rakı getirttiAhmet Davutoğlu, dindar ve muhafazakâr siyasi görüşe sahip biri. Ancak hem Anadolu Müslümanlığı terbiyesi almasından hem de Batı kültürünü iyi tanımasının da etkisiyle yaşam tarzlarına saygılı biri. Bunun bir örneği de Erzurum’da yaşanmıştı. Büyükelçiler Konferansı’nın 2011 yılı Ocak ayındaki toplantısının ikinci ayağı Erzurum’da yapıldı. Erzurum Valisi Sebahattin Öztürk, Dışişleri Bakanı Davutoğlu ve büyükelçilere  Şahane Lokantası’nda akşam yemeği verdi. Davutoğlu ile büyükelçiler yemeğe eşleriyle katıldı. Yelmekte bazı büyükelçiler ile gazeteciler, garsonlardan rakı istedi. Ancak lokantada içki servisi yoktu. Davutoğlu, müdahalede bulundu ve onayıyla lokantaya dışarıdan rakı getirtilerek isteyene servis yapıldı.Yeni hükümet en geç 11 Eylül’de işbaşında27 Ağustos’ta gerçekleştirilecek kongreye Tek aday olarak girmesi beklenen Davutoğlu’nun genel başkan seçilmesinin ardından, gözler parti yönetimine dönük tasarrufta bulunup bulunmayacağına çevrilecek. Ak Parti kongresinin hemen ardından 28 Ağustos’ta TBMM Genel Kurul’u Erdoğan’ın cumhurbaşkanı sıfatıyla yemini için özel gündemle toplanacak. Erdoğan, Genel Kurul’da yemin ederek görevine resmen başlayacak.Başbakan yardımcılarından biri vekâleten başbakanlık görevini üstlenecek. Erdoğan, seçildiği gün veya 29 Ağustos’ta 62. Hükümeti kurmak için TBMM’de çoğunluğu bulunan partinin liderini Köşk’e çağıracak. Hükümeti kurmaya sadece Ak Parti’nin sandalye sayısı yettiği için Erdoğan, Davutoğlu ile Köşk’te bir araya gelecek. Erdoğan, Davutoğlu’na 62. Hükümet’i kurma görevini verecek.Davutoğlu, anayasa gereği 7 gün içinde kabine üyelerini belirleyip, hükümet programını oluşturacak. Ancak kabine üyelerinin kimler olacağı ve hükümet programı yazım çalışmalarına şimdiden başlanıldığı için, 7 günlük anayasal süre beklenmeyecek. Davutoğlu’nun 29 Ağustos’ta kabinede yer alacak isim listesini Köşk’e sunması ve aynı gün onay çıkması bekleniyor. Köşk’ten kabine oluru alındıktan sonra 62. Hükümet’in programı TBMM Genel Kurulu’nda ya Davutoğlu ya da bir bakan tarafından okunacak. Hükümet programının TBMM’de okunmasından iki tam gün sonra Genel Kurul’da müzakerelere geçilecek. Hükümet programı üzerindeki müzakerelerden bir tam gün sonra ise güven oylaması açık oyla yapılacak.İşbaşı ve CHP kongresiCHP’nin 5-6 Eylül’de gerçekleştireceği olağanüstü kongre, Davutoğlu’nun başında olduğu 62. Hükümet’in güvenoyu oylaması sürecini etkileyecek. Ak Parti yönetiminde, hükümet programının müzakere edilmesi takviminin “siyasi etik ve nezaket gereği” CHP kongresine denk getirilmemesi görüşü hakim. Eğer CHP kongresi dikkate alınırsa, 62. Hükümet, 11 Eylül’de işbaşı yapacak.Gül ile adım attı2002 Kasım ayındaki seçimlerden sonra kurulan hükümette Abdullah Gül başbakan oldu. Gül, Davutoğlu’nu da Başbakanlık Başdanışmanlığı’na atadı. Dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in de onayı ile kendisine büyükelçi unvanı verildi. Böylece uluslararası toplantılarda daha etkin hale getirildi.Recep Tayyip Erdoğan da, 2003’te Başbakan olunca Davutoğlu ile çalışmayı tercih etti. Davutoğlu, üniversiteye geri dönme düşüncesindeydi. Ancak Gül ile Erdoğan, Ankara’dan ayrılmasını istemedi. Bu dönemde etkili bir başdanışman oldu. Hamas ile görüşmeler yaptı. Şam’da Sarkozy ile görüşmekle görevlendirildi. ABD Başkanı Barack Obama’nın ziyareti öncesinde Amerika’ya giderek ziyaretin ön hazırlıklarını koordine etti.Tebrik telefonuCumhurbaşkanı Abdullah Gül, Davutoğlu’nu ilk kutlayan isimlerden biri oldu.ANALİZ / NOTLAR...Heyecanlı ama kararlıydıBaşbakan Erdoğan kendisinden sonra AK Parti’nin başına geçecek olan ismi açıklarken heyecanlı ve kararlıydı. Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı adaylığını açıklarken kullandığı samimiyet kelimesi olan “kardeşim” vurgusunu Davutoğlu için de kullanan Erdoğan, kongre öncesi ve sonrasına yönelik de teşkilatları özellikle uyardı. Erdoğan, toplantının yapılacağı salona da Davutoğlu ile birlikte geldi. Toplantıya çok sayıda bakan ve milletvekili de geldi. Gelenler arasında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e yakın olduğu söylenen isimlerden Başbakan Yardımcıları Bülent Arınç ve Beşir Atalay ile Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın da bulunması dikkati çekti.Erdoğan’ın Davutoğlu’nun ismini açıklamasının ardından salondaki herkes ayağa kalkarak alkışladı. Davutoğlu ile birlikte kürsüde alkışlara eşlik eden Erdoğan’ın bu sırada dikkatle salondakileri izlemesi dikkat çekti. Konya, Davutoğlu’nun başbakanlığı ile Necmettin Erbakan’dan sonra ikinci başbakanı çıkaracak.Cumhurbaşkanlığı görevini Gül’den devralacak Erdoğan gibi, Davutoğlu’nun da 26 Şubat doğumlu olması ilginç bir görüntü oluşturdu. Erdoğan, 26 Şubat 1954’de İstanbul-Kasımpaşa’da, Davutoğlu ise 26 Şubat 1959’da Konya-Taşkent’te doğdu.Heyecanlı olduğu görülen Erdoğan konuşmasının sonunda Davutoğlu’nu konuşma yapması için kürsüye çağırmayı ilk önce unuttu. Konuşması bitince yerine doğru giden Erdoğan, Davutoğlu’nu hatırladı ve geri döndü. İlk günler olduğunu vurgulayarak Davutoğlu’nu konuşma yapması için kürsüye çağırdı. (ABDULLAH KARAKUŞ Ankara)