Televizyon hepimiz için vazgeçilmez bir eğlence aracıdır. Her ne kadar ilk icat edildiğinde Bu aptal kutunun karşısında, kim saatlerce oturup onu izleyecek dense de. Günümüzde bu sözün geçersiz olduğunu ve bu aptal kutunun bizleri bağladığını görüyoruz. Özellikle de diziler, bizleri adeta esir alıyor ve saatlerce başından kaldırmıyor. İnsanlar misafirliklerini bile dizilere göre ayarlar hale geldi.

 

 

Ülkemiz de yıllarca Amerikan dizileriyle büyüyen nesiller yetiştirdik. Bu durumdan pek çok insan şikâyetçi oldu. Çünkü bu diziler Amerikan kültürünü empoze ediyordu. Daha sonra Türk film sektörü gelişti. Özellikle de ortaya kaliteli diziler çıktı. Halkın büyük bir kısmı bunlardan da şikâyetçi oldu çeşitli nedenlerden. 

 

Tıpkı kadın programları gibi…  Onlar da en çok şikâyet edilen programlardı, fakat en çok izlenen programlar listesinde de zirveye oynuyorlardı. Bu da tartışılması gereken ayrı bir konu. Hem en çok şikâyetçi olduğumuz program diyoruz,  hem de en çok o programları izliyoruz. Ayrıca en çok tartışılan ve şikayet edilen diziler de, reyting rekorları kırıyor. Reklamın iyisi kötüsü olmaz.

 

Bizim sevmediğimiz ve hoşumuza gitmeyen dizileri şikayet ediyoruz. Çünkü biz sevdiğimiz ya da bizden olanı seviyoruz. Biz sevmiyor ve izlemiyorsak başkasının izlemesi ya da sevmesi önemli değil. Onlarda izlemesin, izleyemesin.

 

Dizleri eleştiri konumuz ya ahlaka ya da Türk aile yapısına aykırı buluyoruz. Tarihi film ise tarihi ve olayları saptırdığından şikayetçi oluyoruz.

 

Özellikle tarihi dizi ve filmlerde tarihi moda mod anlatmasını istiyoruz. Sanki belgesel çekiliyor. Peki, bunu isteyen kaç kişi oturup ta, o istediği gibi yayınlanan tarih belgeselini izledi. Zannımca çok çok az kişi. Çünkü bizim halkımız belgesel izlediğini ve sevdiğini her ortamda söyler. Ama hiçbir zaman, hiçbir belgesel programı reytinglerde birinci olamaz ne hikmetse. Şikâyet ettiği programlar birinci olur.

 

Yıllarca İstanbul’un Fethi filminin çekilmesini istedik ve çekildi, ama bu çok kaliteli ve maliyetli filmi bile birçok insan eleştirdi. İlk kez çekilmiş ve uzun yıllar beklenen filme çok güzel olmuş, harika olmuş diyemediler, eksik bulmaya ve eleştirmeye çalıştılar.

 

Kanuni dönemini anlatan dizi sayesinde insanlar, tarih kitaplarına bakmaya ve okumaya başladı. Yani tarihimizi kulaktan değil de kitaplardan öğrenmeye başladılar. Tabi arada gidip Hürrem Sultana dizi nedeniyle beddua edenlerde oldu. Eskiden Erol Taşı dövmeye çalıştıkları gibi. Ama sonuçta insanlarda bir tarih bilinci oluşturdu. Doğru mu yanlış mı tartışması insanların onu kitaplardan ve tarihçilerden öğrenmesine sebep oldu.

 

Şu bir gerçek, artık Türk dizi ve filmleri kalitesini arttırdı. Birçok ülkeye dizi ihraç ediyoruz. Bundan milyonlarca gelir elde ediliyor. Tabi her şey para değil diyeceksiniz haklı olarak. Birde kültürümüzü tanıttığını unutmayın. Diziler ve kahramanlarına hayranlık, ardından Türk kültürü ve Türkiye’ye hayranlığı getiriyor. Hani Amerikan dizileri Amerikan Kültürünü empoze ediyor, diyoruz ya. Aynısı bizim diziler için de geçerli.

 

Doğu Avrupa, Balkanlar, Ortadoğu hatta Pakistan’da bile dizilerimiz çok seviliyor ve izleniyor. Ülkemize ve insanımıza karşı merak ve ilgi uyandırıyor. Orijinal dilinde izlemek isteyenler Türkçe öğrenmeye çalışıyorlar. Hele Balkan ülkelerinde ki ilgi ve isteği görseniz. Orası bambaşka, eskiden iç içe olduğumuz insanlara, şu an o kadar yabancıyız ki, fakat Türk dizileri bu bağı tekrar kuruyor.

Sizler aynı kanaatte değilsinizdir belki, ama ben; kültürümüzü empoze eden ve insanlara ülkemizi tanıtıp ilgisini çektiren bu dizilere devlet desteği verilmesini istiyorum.

 

Ama bu konuda ki düşüncelerinizi değiştireceğini umduğum TRT'deki Sınırları Aşanlar adlı belgesel programını izlemenizi tavsiye ederim. Hani belgesel izlemeyi çok seviyoruz ya. İnanın bu belgesel programını izleyince sizin de Türk Dizilerine bakış açınız değişecektir.

 

ABD dizileriyle Amerikan kültürü empoze ediliyor, diyenler haklı, çünkü Türk dizileriyle de Türk Kültürü empoze ediliyor. Türk Kültürünün başka ülkelere yayılması kötümü olur?