İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, önceki gün cemaat ve tarikatların devlet tarafından denetlenmesi gerektiğini söyledi. Yılmaz, Türkiye’de İslam adına faaliyet gösteren pek çok cemaat ve tarikatın şeffaf ve denetlenebilir olmamasının gerçekten ciddi bir problem olduğunu belirterek, denetlenebilir olmanın Diyanet İşleri Başkanlığı’nın en büyük avantajı olduğunu söyledi. Yılmaz ayrıca, Osmanlı döneminde 19.yüzyıla kadar faaliyet gösteren ve tarikatları denetleyen Meclis-i Meşayih’i de örnek göstererek, benzeri bir kurumun kurulabileceğini kaydetti. Yılmaz’ın açıklamalarını KARAR’a değerlendiren ilahiyatçılar FETÖ’nün 15 Temmuz’daki hain kalkışmasını örnek göstererek sözde dini yapıların ortaya çıkmaması için devletin denetleme yapması gerektiğine dikkat çekti.

BOŞLUK OLDUĞU ÇOK AÇIK
Diyanet İşleri Eski Başkanı Prof. Dr. Mustafa Said Yazıcıoğlu: “Her şey kayıt altında ama kayıt dışı dini gelişmeler de var. Devlet en küçük mali akışları denetler, alıp kontrol eder vergisini alır. Bu ne ise, dini cemaatlerin de denetlenebilir olması gerekiyor. Grupların toplumu nereye yönlendirdiklerine bakılması gerekiyor. Bu yüzden burada bir boşluk olduğu görülüyor. Bir takım dini fikirler dolaşıyor. Bunların ne derece sağlıklı olup olmadığı noktasında devletin vatandaşını koruma görevi var. Diyanet’in bu konuda daha atak olması lazım. Bir kısım sapkın fikirleri, doğrulayıcı düzenleyici bir konumda olması lazım. Bunu yapıyor diye eleştiriye de uğramaması gerekiyor.”

BELGE ÜZERİNDE YOKLAR
KARAR yazarı ve Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Öztürk: “Bu söze yüzde 100 iştirak ediyorum. Bu yapılar, tekke ve zaviyelerin kapatılmış olmasının ortaya çıkardığı belirsizliği zaman içerisinde büyük bir avantaja dönüştürmeyi bildiler. Bir taraftan yasaklanmış olmanın retoriğini üreterek kendilerini acındırdılar. Bir taraftan da her yerde oldukları, devletin bürokratik kademelerine taciz düzeyinde burunlarını soktukları halde, ortaya çıkan herhangi bir olumsuz durum karşısında hiçbir sorumluluk almadılar. Çünkü zaten resmi olarak yoklar. Belge üzerinde kayıtları yok. Bunun sonucunda FETÖ vakasını da yaşadık. Gördük ki bunun sonucu şu; her yere kolları uzanıyor, her işi çekip çeviriyorlar. Fakat ne hesap veriyorlar ne denetlenebiliyorlar, ne de şeffaf bir sicil gösteriyorlar. Bunların adı resmi hiçbir yerde yoktu ama kendileri vardı.”

BU YAPILAR ŞEFFAF OLMALI
Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erdal Baykan: Din adına kurulu yapıların her yönüyle şeffaf olması gerekiyor. Başındaki kişiden maddi ilişkilerine kadar şefaf olunmalı. Bugün din adına hizmet verdiğini iddia eden birçok yapı maalesef manevi yönümüzü güçlendirecek yapılar olmaktan ziyade örgütlü yapılara dönüşmüş durumda. Kim yönetiyor, başındaki kişinin eğitimi nedir nereden gelmiştir, ekonomik geliri neredendir ve nereye harcanmaktadır? Bu konularda bilinmezlikler var. Bilinmezliğin olduğu her yerde de istismar söz konusu olur. 15 Temmuz’da yaşadığımız insanlık tarihinin en ciddi travması adı sözde dini olan bir kurum üzerinden yaşanmış olmasından dolayı gerekli dersleri bir an önce almamız gerek.

Kaynak: Karar