Merhaba sevgili okurlar, sevgili dostlar.

 

Uzun bir ara sizlerden ayrı kaldım. Rahmetli babam 80 li yıllarda bizi Devlet Yaz Kamplarına götürmeye başladı ve her sene farklı yerlerde tatil yapmamızı sağladı. Bu şekilde görerek, yaşayarak bulunduğumuz yerin dışındaki Türkiye’ min güzel şehirlerini, doğa güzelliklerini, kültürünü tanımış olduk.

 

Bende mümkün olduğunca çocuklarıma farklı kültürleri, güzellikleri, ülkemizin doğa harikalarını göstermeye ve yaşatmaya çalışıyorum. Bu izin dönemimde Side ye gittim. Yıllar önce çalıştığım iş yerinde arkadaşım olan, bir ara izini kaybettiğim, tesadüfen facebook da karşılaştığım ve şu anda Side de Burak Apart adı altında, Apart otel işleten Hüseyin Arslan arkadaşımın daveti üzerine, tatilimizi yapmak için Side ye gittik.  Sağolsun çok güzel karşıladı ve ağırladı.

 

Side yi 30 yıl önce görmüştüm. Türkiye’ nin en güzel köyü olarak adlandırılırdı. Yolları toprak, her yeri tarih kokan küçük bir kıyı köyü. Yıl 2015 ve Alanya, Manavgat, Side, Antalya gördüğüm kıyı şeridi inanılmaz büyüklük ve güzellikte BEŞ Yıldızlı otellerle dolu. Kıyı şeridinde halkın bedava denize girmesi nerdeyse hayal. Oteller sezon kötü dedikleri halde dolu ve fiyatlar kişi başı gecelik 300,00.-TL den başlıyor. Yiyecek içeçek el yakıyor, sahil şeridinde 1 külah dondurma 8,00.-TL, 0,5 lt. lik 1 şişe su 1,50.-TL den başlıyor, varın gerisini siz hesap edin.

 

Kendi ülkemizde yabancı kalmışız, doğa güzellikleri, kıyı şeritleri azınlıkta olan zengin Türkler ile çoğunlukta olan zengin Turistler tarafından değerlendiriliyor. Geceliği 500,00-600,00.-TL olan otellerde tatil yapılırken, o yatırımları yapan mültimilyarderler asgari ücretlerle, part-time ücretlerle veya sigortasız işçilerle kazançlarına kazanç katmaya devam ediyor. Benim ülkemin vatandaşı haftasonu serin bir ağaç altı ve su kenarında piknik yapınca en güzel tatil onun oluyor. Allah sağlık, huzur versin.

 

Devlet kıyı şeritlerinde bu kadar güzel yerler yapılmasına müsaade ediyor, fakat Türk vatandaşlarının çoğu açlık sınırının altında bir maaşla hiçbir imkandan yararlanamıyor. Bizim yıllar önce gittiğimiz Devlet Yaz kampları tek tek kapatılıyor ve şu an atıl durumda çürüyor.

 

Bu kampları dönemler halinde gelir seviyesine göre tatil imkanı olmayan insanlarımıza açsalar, 5 er gün bile olsa bu güzellikleri tattırsalar olmaz mı? Mültecilere verilen imkanlardan daha fazlasını hak etmiyor mu bizim insanımız? 2 yılda emekliliği hak eden Milletvekillerimiz bizim gelir seviyesi düşük insanımız için de çalışsa olmaz mı?

 

İnşallah birileri duyarda bizde vesile olmuş oluruz. Devlet Gemisi büyük, o yüzden onu kullanmak vebal ister, yürek ister, fedakarlık ister, cesaret ister, kul hakkı var içerisinde, ALLAH (cc) korkusu ister. Yazacak şey çok fazla sıkmayalım.

 

Devlet Gemisi demişken, Rahmetli babam Dostozan/M.Hanifi Sarıyıldız siyasi görüşlerini ve gözlemlerini yansıtan şiirlerinden biri olan, 12 Eylül 1980 öncesinde yazılmış, o günkü ülkemizin halini anlatan Devlet Gemisi adlı şiiri sizlerle paylaşayım. Rabbim bizleri tekrar eski günlere döndürmesin, komşu Müslüman ülkelerdeki sıkıntılara uğratmasın, kardeşçe, barışla, sağlıkla, huzur ve mutlulukla refah içerisinde güzel Türkiye miz de yaşatmayı nasip etsin inşallah.

 

 

 

 

 

DEVLET GEMİSİ

 

Kin ve nefretle dolmuş, kan bürümüş gözünü.       

Kız anayı dinlemez, oğlan bilmez sözünü               

                                                                               

Çatı çökmek üzere, tavanı çatırdıyor.                     

Devlet gemisi yana yatmış battı batıyor                                                                                                                                                                

 

Canım mermer sütunlar tek tek devrilmektedir.     

Nerde adil adalet, nerde devlet muktedir?               

 

Gözyaşı, kan gölünden yollar bataklık oldu            

Ne yazık ortalığa, besmelesizler doldu                   

 

Din deyince haytanın kılı kıpırdamıyor                   

Unutmuş Allah’ını kızıl puta tapıyor.                       

 

Dine afyon diyerek nice dinler yaratmış,                       

Palavra ve yalanla çoğumuzu aldatmış.

 

Vatan, millet, anane ve aile kaybolmuş.

Ne kadar herze varsa boş beynine doldurmuş.

 

Can verenin elinden can alırlar pervasız.

Dava uğruna çıkmış ortalığa, davasız.

 

Esas büyük davanın sözcüsü aranıyor.

Kangren olmuş yara, oluk oluk kanıyor.

 

Geç kalma çık ortaya, yol birdir, dava birdir.

Bu mukaddes davanın, alameti tevhit’tir.

 

Bu nur saçan sancağı, her yapının her evin,

Çatısına dikmektir başta gelen görevin.

 

Sonra gir bacalardan, ocak başına otur.

Kuran’ı anlat bize, yol budur dava budur.

 

Anlat bize maziyi, şehidi, şuhedayı.

Ay’ı ve yıldızları, dipsiz kuyu fezayı.

 

İnsan denen meçhulü, dilim dilim yar anlat.

Sanatkarlar öğrensin nasıl olurmuş sanat.

 

Ufacık bir tohumdan çıkan çınarı görsün

Anlat da öğrenelim nasıl doğar ölürsün.

 

Bizi öğret bizlere, kalmasın meçhulümüz.

Toprağı yara yara nasıl çıkar ölümüz.

 

Ölü dirilir mi hiç diyen münkire inat

Her gün ölüp dirilen şahit olsun tabiat.

 

O murdar bedeni ki maddeye açmış kapı.

Mana yolu tıkanmış, çökmüş mukaddes yapı.                

 

Ufacık bir tohumun içindeki ağacı

Anlamıyor kuş beyni, göremiyor ne acı.

 

Caddeleri doldurmuş beyinsiz kalabalık.

Yerin dibine batsın böyle rezil insanlık.

 

Nerdesin, bekliyorum cadde başında seni.

Şu başı boş sürüye, yeter artık demeni.

DOSTOZAN-1979- K. Maraş

 

 

Bir dahaki yazıda buluşmak ümidiyle dostça kalın