Azerbaycan'da Bakü-Tiflis- Kars (BTK) Demiryolu projesinin açılış törenine katılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dönüş yolunda gazetecilerin sorularını cevapladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Partili belediye başkanlarının istifasıyla ilgili “Neticede hiçbir belediye başkanı layüsel (sorumsuz) değildir” dedi. Erdoğan başka partilerde de ‘sorunlu belediyelere dair kulağına çok şeyler geldiğini’ söyledi, partiler problemleri kendileri çözmezse müdahale edileceğinin işaretini verdi. 

Habertürk'ten Selçuk Tepeli’nin haberine göre, konuşmasına BTK projesiyle başlayan Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:

“TANAP ile Avrupa’nın doğalgazını, petrolünü de biz vereceğiz inşallah. Diğer ülkelerle demiryollarımızı da yapıp doğru bildiğimiz yolda ilerleyeceğiz... Türkiye’den Kazakistan’a demiryolu ağını tamamladık. Londra’ya kadar devamı söz konusu. Gerek insan, gerek yükte çok güçlü bir yeni ulaşım ağı oluşuyor... Ayrıca Azerbaycan ile 6 anlaşma imzaladık. Enerji hariç 1.6 milyar dolarlık ticaret hacmimizi 5 milyar dolara çıkarmayı hedefliyoruz. 2018’de Kafkas İslam Ordusu’nun kuruluşunun 100’üncü yılını beraber kutlayacağız. Yukarı Karabağ için haklı davalarında Azerbaycan’ın yanında olmaya devam edeceğiz. Sayın Putin ile bu konuyu bizzat görüşeceğim, çünkü hakikaten bu işe asılırsa netice almak çok daha kolaylaşır. Bakü’de Ziraat Bankası Azerbaycan Genel Müdürlüğü’nün açılışı da yapıldı. Bir de Dünyagöz’ün buradaki yeni hastanesinin açılışı oldu. Nahçıvan’a canlılık için de 120 milyon dolarlık gıda ithalatı uygulaması başlıyor...”

‘BÜROKRASİ İÇİN 657 DEĞİŞMELİ’

AK Parti Genel Başkanı olarak, teşkilattaki metal yorgunluğu gerekçesiyle bazı değişiklikler yaptınız. Bürokraside de adım atmayı düşünüyor musunuz?

Bürokrasiye dediğiniz türden bir çekidüzen verebilmek, 657 ile bağlantılı. Bu 657 var olduğu sürece, siz bürokraside arzu edilen türden köklü düzenlemeler yapamazsınız. Sadece birini bir yerden alır, başka bir yere koyabilirsiniz. Gerçek manada bir düzenleme, 657’nin tepeden tırnağa değiştirilmesiyle mümkün olabilir. O da Anayasa değişikliği yapabilecek güçte olmakla mümkündür. Temenni ederim ki parlamentoda Anayasa değişikliğini yapacak güce sahip oluruz, bu yönde gerekli adımları atabiliriz.

Başka belediye başkanlarının da istifalarının istenilebileceği iddia ediliyor...

AK Parti olarak 2019 Mart’ına nasıl hazırlanacağımızı planlıyoruz. Attığımız adımlar, bu plan çerçevesinde değerlendirilmeli. Diğer siyasi partiler, onların belediye başkanları, benim sorunum değil. Bir sıkıntı görmüyor, bu şekilde devam etmeyi düşünüyor olabilirler. Ama bu sorunlu belediyelere, hukuki anlamda, yargı anlamında herhangi bir müdahale olmayacağı anlamına da gelmez. Neticede hiçbir belediye başkanı layüsel (Bir kayda tabi olmayıp başına buyruk hareket etme durumu-Editörün notu) değildir. Milletvekillerinde dokunulmazlık vardı, bu nedenle layüsel oldukları havasındaydılar. Ama dokunulmazlık kalkınca hesaplar sorulmaya başlandı. Bu defa da “Niçin?” demeye başladılar. Oysa dokunulmazlığın kaldırılmasını kendileri istemişti. Belediye başkanları için zaten dokunulmazlık yok. Ben de belediye başkanlığı yaptım, 4.5 yıl sonra okuduğum şiirden dolayı içeri aldılar, yargıladılar. Öyle veya böyle, içeri girdik. Şu anda da bazı belediyelerin sorunlu olduğuna dair birçok şey geliyor kulağımıza. O tür sorunlu belediyelerle ilgili olarak, ilgili partiler problemi kendileri çözmek isterlerse zaten gereğini yaparlar. Aksi takdirde İçişleri Bakanlığı’mızın Mülkiye müfettişleri devreye girmek durumunda kalabilir. Bütün belediyeler zaten inceleniyor, takip ediliyor. Bir şey yakalanırsa, gerekli müdahale elbette yapılır.

‘TEHDİT EDİLDİYSE BİZİ ARAYABİLİRDİ’

Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı, istifa ederken tehdit aldığını iddia etti. Bu konuda değerlendirmenizi alabilir miyiz?

Sayın başkanın tehdit edildiğine yönelik bize ulaşan herhangi bir bilgi yok. Ben o açıklamasından dolayı üzgünüm. Kendisi, siyasette bunca zaman tecrübesi olan, belediye başkanlığı yapan biri olarak o türden bir tehdit varsa nereyi ya da hangi mercileri araması gerektiğini gayet iyi bilir. Bir tehdit varsa ilgili mercileri, gerekirse bizi pekâlâ arayabilirdi. Araması halinde de pekâlâ olayın üzerine gidilirdi. Bizler, ima edildiği türden bir tehdit durumunda herhalde kendisini yalnız bırakacak değiliz. Bırakın Edip Bey’i, kim olursa olsun, birine o tür bir tehdit durumunda gerekli müdahale tabii ki yapılır.

CHP’den size yönelik ağır açıklamalar oldu, bunlarla ilgili soruşturma açıldı...

Tekirdağ’da bir belediye başkanının bir terbiyesizlik yapmasıyla başlayan süreci kastediyorsunuz muhtemelen. Eh, genel başkanlarından geri kalacak halleri yok. Keşke bizi o tür hakaretlere cevap vermeye mecbur etmeseniz. Normalde, bir Cumhurbaşkan’na o tür hakaretler olduğunda, o partinin genel başkanının müdahale etmesi gerekir. Ama bu yapılmayınca, genel başkan da farklı davranmayınca, ister istemez konu yargıya intikal ediyor. Avukatlarım da şahsım da bu tür insanlara “İstediğiniz hakareti yapmaya devam edin” diyemeyiz. Hukuk çerçevesinde haklarımı sonuna kadar kullanırım.

‘DEAŞ’LILARIN KAÇACAĞI YERİ GÖRECEĞİZ’

PYD, Deyrizor’u adeta törenle teslim aldı! DEAŞ’ın toprakları devretmesiyle PYD’nin Akdeniz’e güneyden ulaşabileceği de iddia ediliyor...

Deyrizor’dan Akdeniz’e ulaşabilmeleri için kuzeyi kullanmaları lazım; mümkün değil. Güneydeyse karşılarında rejim ve Rusya var. Onlara ne rejim yol verir, ne Rusya... Şu anda rejim ABD ile uyum içinde değil ki. DEAŞ’ın bulunduğu yerler, Deyrizor çevresi, petrolün en fazla olduğu yerler. Oralar kolay kolay kaptırılmak istenmez.

ABD’nin bir dışişleri yetkilisi, “DEAŞ’ın Suriye’de işi bitti, yeni hedefi Afrika. Orada askeri gücümüzü artırmalıyız” dedi. DEAŞ çekilirse yeni bir durum ortaya çıkar mı?

Öyle veya böyle gidecekler buralardan. Gidecekleri yer Afrika mı olur, ABD mi olur, Avrupa mı olur? Nerelere kaçacaklar, göreceğiz. DEAŞ’tan sonra asıl mesele El Nusra gibi yerli terör unsurları olacak; DEAŞ’ta yerli çok az. Onlar asıllarına rücu edecek, diğerleri de çekip gidecek. Biz Irak’ta da Suriye’de de toprak sahiplerinin, şehirlerin asli sakinlerinin yerlerine dönebilmelerini istiyoruz.

‘SCHRÖDER İLE O KONUYU GÖRÜŞMEDİK’

Büyükada tahliyeleri konusunda Schröder’in arabulucu olduğu iddiası var, doğru mu?

Schröder, şansölye olduğu dönemden beri gayet iyi görüştüğüm, dayanışma içinde olduğum bir dostumdur. Ama görüştüğümüzde, iddianın aksine o tür bir meseleyi görüşmedik. Biz Türkiye- Almanya ilişkilerini, iki ülke arasındaki ilişkilerin nasıl daha uyumlu bir sürece gireceğini görüştük. Ama birkaç köşe yazarının tutup o görüşmeyi yargıyla alakalı bir süreci etkilemeye yönelik bir teşebbüs gibi sunması, hiç yakışık almamıştır. Bunlar herhalde gaipten haber alıyorlar. Eski dostumla yaptığım bir görüşme hakkında yalan yanlış şeyler ileri sürülmesi, çok çirkindir. Türkiye, bir hukuk devletidir. Yargı, davalarla ilgili, itirazlar dahil her hususu kendisi değerlendirir ve hukukun gereğini yapar. Kaldı ki bahsettiğiniz davada yargının kararının beraat değil, tahliye yönünde olduğunu gördük. Davanın nasıl sonuçlanacağını bilemeyiz. Ama bir görüşme hakkında birilerinin yalan yanlış şeyler söylemesi, aslı astarı olmayan şeyler yazılması, kabul edilebilir bir şey değil.

‘SINIR ÖTESİNE GİDEBİLECEĞİMİZİ İBADİ’YE ANLATTIM’

PKK ile mücadelede Sincar’ın durumu ne olacak? İran, Irak ve Türkiye, PKK’ya karşı ortak operasyon yapabilir mi?

(Cumhurbaşkanı harita üzerinde göstererek anlatıyor- Editörün notu) İran ve Irak’la yoğun temas halindeyiz. Görüşmeler ve ziyaret akabinde, Halil İbrahim Sınır Kapısı’nın peşmerge tarafından Irak merkezi yönetimine teslim işlemleri başlatıldı. Bu işlem birkaç günde tamamlanır. İkinci Ordu Komutanı’mız bölgede, Irak Genelkurmay Başkanı ile görüşmeleri yürütüyorlar. Devir-teslim tamamlanınca bu sınır kapısı açılmış olacak. Bu, Irak’a insani yardımların ulaştırılması açısından önemli. Halil İbrahim Sınır Kapısı’nın merkezi yönetime tesliminin ardından, Fişhabur Sınır Kapısı da devreye alınabilir. Böylece peşmerge devreden tamamen çıkmış olacak ve insani yardımlar gönderilmeye başlanacak. İran’ın o bölgeyle 5 sınır kapısı var; KYB bölgesinde. Halil İbrahim ve Fişhabur’da sıkıntı olursa, insanı yardımları İran’daki sınır kapılarından da ulaştırabiliriz. İran da Irak’tan İbadi de bunun mümkün olabileceğini belirtti. Biz Kuzey Irak’taki yerel yönetimi muhatap almadığımız için insani yardımları merkezi yönetim aracılığıyla ulaştırma düşüncesindeyiz. Sincar, bölücü terör örgütün ‘ikinci Kandil’ olarak gördüğü bir yer. Orada olanları Irak merkezi yönetimi de kendi kontrol mekanizmalarımızla bizler de takip ediyoruz. Bölgede bizim için önemli bir konu da Telafer’deki Türkmen kardeşlerimizin yerlerine yerleşmelerinin sağlanmasıdır. Bu gerçekleştiğinde, inşallah tam bir dayanışma içinde, Sünni-Şii ayrımcılığı da ortadan kalkmış olacak. Ayrıca Musul açısından Ninova Muhafızları’nın çok önem arz ettiğini düşünüyoruz. Irak’ın kuzeyinde Barzani’nin 1 Kasım’da görev teslim etmesinin akabinde gerçekten yeni bir süreç başlayacak mı başlamayacak mı, göreceğiz. Temennim odur ki federal yapı ile bir bütünleşme olsun. İspanya’daki gelişmeler ortada. Orada o işin başındaki kişi İspanya’dan kaçıyor. Gittiği yer neresi? Belçika...

Sincar’da PKK’ya bağlı bir unsur olarak Sincar Direniş Birlikleri (YBŞ) var. Irak yönetiminin onlara maaş verdiğinden söz ediliyor. İbadi’yi kabulünüzde bu konu da gündeme geldi mi?

İbadi’yi kabulümde bölücü terör örgütüyle mücadele elbette gündeme geldi. Ancak Sincar’daki uzantısı gündeme gelmedi. Irak merkezi hükümetinin şu anda PKK’ya karşı bir silahlı girişimi söz konusu değil. Öncelikli hedefleri DEAŞ. Ama bölücü terör örgütünün silahtan arındırılması için ne gerekiyorsa yapacaklarını belirtiyorlar. Bizim illa onların bir şey yapmasını bekleyecek halimiz yok. Bunu İbadi’ye de söyledim. Bölücü terör örgütüne karşı sınırlarımızda tüm tedbirlerimizi almış durumdayız. Ülkemize yönelik olumsuz bir gelişme ya da taciz söz konusu olursa, sınır ötesinde operasyonlara girebiliriz. Buna mecbur edilmememiz için neler yapılması gerektiğini İbadi’ye anlattım.

PKK’nın Suriye’nin kuzeyindeki faaliyetlerini Barzani’den sonra Kuzey Irak’ta yapacağına, bunun da Amerikan desteği ile olacağına dair endişeler var...

Suriye’nin kuzeyinde bölücü terör örgütüne, onun oradaki uzantıları PYD/YPG’ye ABD’nin daha ne kadar destek vereceği hususlarını ABD’li muhataplarımıza A’dan Z’ye söylemiş durumdayız. Gelişmelere göre biz de kendi değerlendirmemizi yaparız elbette. Cerablus’ta niye adım attık? Çünkü Cerablus konusunda bize verdikleri sözü tutmadılar.(Cumhurbaşkanı tekrar harita üzerinde göstererek anlatıyor–Editörün notu) Hakeza Rai’de de verdikleri sözü tutamadılar. Bu defa da Rai’ye girdik, oradan Bab’a indik. Sonra da 2 bin kilometrekarelik alanı tamamen kontrolümüze aldık. Şimdi İdlib’de şu gördüğünüz sınırların içi bizim tarafımızdan kontrol ediliyor, dışı da Rusya tarafından. İdlib konusunda Rusya ile dayanışma içindeyiz. Bu, Afrin’i de kapsayacak. Çünkü Afrin bizim için her an bir tehdit oluşturabilir. Bir taraf Oğulpınar, öbür taraf Hatay, Antakya. Buralardan topraklarımıza tehdit var. Bölücü terör örgütü ta başından beri benim Kürt kardeşlerimi sürekli suiistimal etme derdinde. Neymiş; kuzeyden Akdeniz’e ineceklermiş. Buna Afrin üzerinden ilerleyerek, İdlib’i işgal ederek yeltenebilirler. Biz terör örgütü mensuplarının bu tür bir girişimine tabii ki izin vermeyiz. Rusya’nın buralarda toplam 5 üssü var. ABD’nin 5 hava üssü, 8 de diğer üssü var. Bu şekilde buralara yerleşmişler. Bizim Suriye devleti tarafından davet edilmemiş olmamıza rağmen neden oralarda olduğumuzu soranlara, her zaman söylüyorum: Buralarda bizi taciz eden terör örgütleri var, bu örgütlere karşı her an sınır ötesi operasyonlar yapabiliriz. Münbiç’in Arapların yaşadığı bir yer olduğunu, buraya YPG’nin, PYD’nin sokulmaması gerektiğini ABD’ye başından beri söyledik. “Merak etmeyin, bunları temizleyeceğiz” dediler. “Bunları Fırat’ın doğusuna sürün” dedik, sürmediler. Münbiç şu an tamamen onların kontrolünde.

 

Habertürk