Türkiye'nin Rusya'dan alacağı S-400 füzelerine ilişkin Erdoğan, bazı  NATO ülkelerinin S-400'lerin NATO konseptine ters olduğunu söylediğini anımsattı.

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'in ise buna karışamayacaklarını,  Türkiye'nin kendi tasarrufu olduğunu ifade ettiğini belirten Erdoğan, sözlerini  şöyle sürdürdü:

"Yunanistan'ın S-300'leri var. Şu anda onda S-300 varken ona böyle bir  şeyi söylemiyorsun. Öbür tarafta NATO dışında aynı şekilde Suriye'de bunlar var,  herhangi bir şey söylemiyorsun. Türkiye'ye gelince böyle bir takılma politikası,  bunu anlamak mümkün değil. Biz savunma sanayiine yönelik kendi ihtiyacımız olan  ne gerekiyorsa bunların gayreti içindeyiz. Paranız olsa bile vermiyorlar. Ben  kendi silahlarımı niye yapmamayım? Biz dedik ki 'Bunları beraber yapalım', ona da  gelmiyorlar. Rusya bize sağ olsun çok uygun şartlarda kredi verdi. Hem de işin  ikinci, üçüncü kademesinde ortaklaşa bir üretime gireceğiz. Ayrıca S-500'lerin  ortak yapılması konusunda Rusya'ya teklif yaptım."

Erdoğan, 12 Haziran'da açılışı yapılan Trans Anadolu Doğalgaz Boru  Hattı'na (TANAP) ilişkin bir soru üzerine, bunun Türkiye'nin ne kadar stratejik  konumda olduğunu gösteren önemli bir proje olduğunu vurguladı.

Birbirinin alternatifinin olmadığı ama Türk Akımı Projesi'nin de aynı  şekilde önemli olduğunu ifade eden Erdoğan, "Bunların hepsi Türkiye'yi hat haline  getiriyor. Buradan Avrupa'ya dağıtımı yapıyoruz. Avrupa şu anda bizden bunu satın  alma durumuna gelecek. Sayın Putin, 'Bu konularda karar Türkiye'nin' diyor. Aynı  şekilde TANAP ile alakalı biz sıkıntıya düştüğümüz anda oranı, miktarı  artırabilme imkanına sahip olacağız. Bizim için doğalgaz olayı tehlike veya  tehdit olmaktan çıkıyor." diye konuştu.

"Türk Akımı, TANAP bize güç katıyor"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye'yi gaz arzıyla tehdit mi ediyorlar?"  sorusuna şu yanıtı verdi:

"Etme durumları olabilir. Şu anda Rusya bizim üzerimizden geliyor.  Bulgaristan geçmişte bir yanlış yaptı, almadı. Alsaydı bu bizim için talihsizlik  olurdu. Şimdi bizim üzerimizden geçmesi bize çok ayrı bir güç kattı. En yüklü  doğalgazı biz alıyoruz Rusya'dan. Türk Akımı, TANAP bize güç katıyor. Batı,  TANAP'tan kullanırken Türkiye ve Azerbaycan dayanışmasının en güzel örneğini de  bulacak. Biz böylece burada stratejik bir konumda temsil görevini ifa edeceğiz."

Erdoğan'a, "CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, büyük projelere daha  önce karşı olduklarını söylüyordu ama şimdi karşı olmadıklarını, kullanılan  bütçeye karşı olduklarını söylüyor. Sizin döneminizde sermayenin tabana  yayılmadığı yönünde eleştiriler de var. Buna katılıyor musunuz?" sorusu  yöneltildi.

Bunun üzerine Erdoğan, "Bu adamlar ekonomiyi bilmiyor. Bunlar  zannediyorlar ki ekonomi sadece cepteki paradır. Ekonomi sadece cepteki para  değildir." ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekonomide özellikle "kaynakların  çeşitlendirilmesi" diye bir tez olduğunu, göreve geldikten sonra bunu  yaptıklarını anlattı.

Kendi bütçelerini kullanmadan, yap-işlet-devret ve kamu-özel  ortaklığını devreye soktuklarını vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Bunları yapmak suretiyle parayı kim buluyor? İşi yüklenecek olan  firma buluyor. Sadece bizden zaman zaman Hazine garantisi istedikleri oluyor. O  da bizim için çok çok önemli bir yük değil. Biz bu şekilde yüklenici firmalar ile  anlaşırken yüklenici firma çok seri olarak üretimi yapmak durumunda kalıyor. Ne  kadar erken bitirirse kendisi de o kadar para çabuk kazanacak. Onun için işe önem  veriyor, sıkı tutuyor. Hastanelerde, yollarda, köprülerde, Marmaray'da bu  anlayışla Türkiye'yi ayağa kaldırdık. Yüksek Hızlı Trenler de aynı şekilde.  Bazıları 'Türkiye'de ekonomi zor durumda' diyor. Türkiye'de ekonomi zor durumda  olsa bu yüklenici firmalar bu kredileri, rakamları nereden bulacaklar?"

Erdoğan, Moody's'in Türkiye hakkında kararlarına ilişkin, "İnşallah  24 Haziran'dan sonra o Moody's'e bir operasyon biz çekeceğiz. Biz Moody's'in  üyesi olmadığımız halde olur olmaz açıklamalar yapıyor. Sıfır açıklaması yaptı,  büyüme 7,4 çıktı. Ayıp denen bir şey var. Sen bu kadar önemli konumda bir firma  olacaksın ve 'Türkiye'yi nasıl karalarım, onu nasıl zor duruma sokarım' diye  adımlar atacaksın. Başaramayacaklar." değerlendirmesini yaptı.

"OHAL 24 Haziran'dan sonra kaldırılacak mı?"

Muhalefetin OHAL nedeniyle rahat kampanya yapamadığı yönündeki  eleştirileri hatırlatılarak, "OHAL 24 Haziran'dan sonra kaldırılacak mı?"  sorusuna karşılık Erdoğan, şöyle konuştu:

"OHAL'in kampanyalara yansıyan en ufak yanı yok ki. Bir tane örnek  versinler, OHAL nerede hangi kampanyayı engelledi? Bir defa bu OHAL, bizim göreve  geldiğimiz zamandaki OHAL değil. Bu OHAL, tam aksine şu andaki terör tehdidi  altındaki bölgeleri, bu tehditten kurtarmaya yönelik bir güvenlik tedbiridir. Biz  göreve geldiğimizde OHAL vardı. Biz bir ayda kaldırdık. Bize o zaman 'Sadece  OHAL'i kaldırın yeter' dediler ama yetmedi. Ondan sonra da terör aldı başını  yürüdü. 24 Haziran'dan sonra bu göreve devamım halinde ilk işimiz inşallah OHAL'i  kaldırmak olacaktır. OHAL'i kaldırmak demek, tamamıyla yok etmek, geri dönmemek  anlamında değil. Biz terörü gördüğümüzde en sert tedbir neyse onu yine alırız.  Fransa OHAL'i kaldırdı mı tamamen?"

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın babasının fotoğrafı

Batı'da İslam düşmanlığı

Programda Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, son dönemde Batı'da İslam  karşıtlığının yükseldiği hatırlatıldı.

Erdoğan, bu soruya ilişkin şu açıklamalarda bulundu:

"Sabırla 24 Haziran'ı bir atlatalım. 24 Haziran'dan sonra özellikle  Batı'nın güçlü ülkelerine gerekli olan tavırları, tedbirleri biz de koyacağız.  Birinci derecede Almanya ile bunları konuşacağız. Bu gidiş, gidiş değil. Şu anda  Almanya, tamamen FETÖ teröristleri ile tıklım tıklım dolu. Hepsi orada cirit  atıyor ve bunlar marka isimler. Amerika, Hollanda, Belçika öyle. Buralarda tabii  PKK/PYD/YPG var. Hepsi buralarda. Bunlara karşı aldığımız bizim de sinyaller,  istihbarat teşkilatımızın tespitleri var. Eğer dost isek, NATO'da berabersek,  AB'ye müzakereciysek gelin bu işleri çözelim diyeceğiz. Bu adımları da beraber  atmayı planlıyoruz. Başka çaremiz yok."

"Amerika yine hüsrana uğradı"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Filistinli sivillerin  korunmasıyla ilgili Güvenlik Konseyi'nde ABD'nin veto ettiği karar tasarısı,  Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda 120 oyla kabul edildi. 8 ret, 45 çekimser.  Amerika yine hüsrana uğradı." dedi.

BMGK'nin Filistin halkı için koruma talep eden kararı kabul etmesini canlı yayında kendisine gelen bir notla öğrenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Amerika bir kez daha hüsrana uğradı' dedi.

CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce'nin, "beyaz Türk" sözlerini  değerlendiren Erdoğan, "Biz, ne beyaz ne zenci böyle bir şeyin içerisinde  değiliz. Biz bu millete efendi değil, hizmetkar olmaya geldik. Eğer bu ülkede  'zenci Türklerden' bahsediliyorsa o biziz. Çünkü bizim yavrularımız okulların  kapısından geri döndürüldü." diye konuştu.

Çocuklarının, ülkenin üniversitelerinde okutulmadığını, imam hatipten  mezun olduklarını ancak katsayı engeline takıldıklarını söyleyen Erdoğan, şöyle  konuştu:

"Sen şimdi neyi konuşuyorsun? Hangi zenci Türk? Senin böyle bir derdin  oldu mu? Bizim böyle dertlerimiz oldu, biz bunları yaşadık. Bizim çocuklarımız,  ülkemizde üniversite okuyamadılar, gittiler yurt dışında okudular. Kızlarım da  oğlumun biri de yurt dışında okudu ve başarılı da oralarda ilim tahsis ettiler.  Kızlarımın da oğlumun da hepsi, onlara konulan bu engel neyin engeliydi? Beyaz  Türk olmadıkları için. Sen şimdi kalkıyorsun lafını yapıyorsun. Laf ola beri  gele, yok böyle bir şey. Kalkıyorsun Erhan Afyoncu'ya takılıyorsun. Erhan Afyoncu  kim, sen kim? Erhan Afyoncu'nun atılacak tırnağı olmazsın."

Erdoğan, 24 Haziran'ın sıradan bir oylama olmadığını belirterek,  "Türkiye küllerinden çok farklı bir şekilde zaten doğruluyor. 16 aydır bu süreç  devam ediyor, inşallah bu 24 Haziran'da da bu süreç aynı kararlılıkla devam  edecek." diye konuştu.

Büyüme rakamlarını değerlendiren Erdoğan, "İşsizlikle mücadelede  işsizler ordusunu ortadan kaldırıp da 1 milyonu aşkın işsizi iş sahibi yapmak,  taşeronlar noktasında bu insanlara kadro vermek, bunlar büyümenin en önemli  işaretleri." ifadelerini kullandı.

BM'nin Filistin kararı

Gelen son dakika bilgisi üzerine, Birleşmiş Milletler (BM) Genel  Kurulunda, Filistin halkı için koruma talep eden karar tasarısının kabul  edilmesini değerlendiren Erdoğan, "Filistinli sivillerin korunmasıyla ilgili  Güvenlik Konseyi'nde ABD'nin veto ettiği karar tasarısı, Birleşmiş Milletler  Genel Kurulu'nda 120 oyla kabul edildi. 8 ret, 45 çekimser. Amerika yine hüsrana  uğradı." dedi.

'Ben halkıma inanıyorum"

Erdoğan, "İlk turda siz Cumhurbaşkanı olur ve Meclis farklı olursa  nasıl bir Türkiye olur. Kanaatiniz nedir?" sorusu üzerine, bunları şu anda  konuşmanın çok erken olduğunu ifade ederek, "Zira dereyi görmeden paçayı sıvamak  olacak bir iş değil. Şu anda doğrusu ben halkımın bir defa parlamentoda beni yalnız bırakmayacaklarına inanıyorum. Dolayısıyla parlamentodan da iyi çıkacağımıza inanıyorum." diye konuştu.

Parlamentoda gerekli desteğin gelmemesi halinde kanun çıkarmada  sıkıntı olabileceğini belirten Erdoğan, "Çünkü Cumhurbaşkanlığı kararnamesi bizim  tek hareket yolumuzdur. Benim kanun çıkarma yetkim yok. Sadece bütçede bir  tasarrufumuz var. Bunun dışında tamamen parlamentoya aittir." değerlendirmesinde  bulundu.

"Güçlü Meclis" derken bunu ifade ettiklerini belirten Erdoğan, şöyle  devam etti:

"Güçlü Meclis'te de işte Cumhur İttifakı'na özellikle halkımızın  desteği şart. Cumhur İttifakı, halkımızdan beklenen desteği gördüğü anda  evelallah biz yolumuza güvenle gideriz. Cumhurbaşkanlığı noktasında bu gücü  halkımızdan aldıktan sonra biz inşallah çok daha farklı bir Türkiye'yi dünyada  zeminine oturtacağız ve görmedikleri bir Türkiye'yi görecekler. Bu Türkiye artık  eski Türkiye olmayacak. Bu Türkiye, artık böyle ikide bir tökezleyen ayağı  prangalı Türkiye olmayacak. 16 yılda biz ülkemizi nasıl uçurduysak bundan sonra  çok daha farklı ve çok daha hızlı bir şekilde ülkemizi uçuracağız. Onun için 2023  farklı bir Türkiye olacak. 2053 farklı olacak. 2071 farklı olacak. Bunu hemen,  fazla değil 2019 Mart yerel seçimlerinde de göreceğiz. Ben buna da inanıyorum."

Terörle mücadele

Terörle mücadele çerçevesinde en son Kandil'e yönelik operasyon  yapıldığı anımsatılarak, "Bu operasyonla ilgili durum nedir? Muhalefetin  söylemini nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine ilk hamleyi Cerablus'ta  yaptıklarını anımsatan Erdoğan, şu yanıtı verdi:

"Sayın Obama döneminde yaptığım görüşmelerde bizim bir Zeytinlik  Harekatımız vardı. Bu Zeytinlik Harekatında sayın Obama sözünde durmadı. Ne  zamandı bu? Malum Antalya G20  Zirvesi'nin olduğu dönemde de kendisiyle bunları  çok açık konuştum. 'Bizi oyalıyorsunuz' dedim. Bu Zeytinlik Harekatı geciktiği  için de maalesef oradan ülkemize tehditler oluyor. İşte Kilis'e giren tehditler  vesaire. Dedi ki 'bunu halledeceğiz.' Ama hallolmadı. Arkadan Trump geldi, onunla  konuştuk yine hallolmadı ve bunun üzerine baktık ki bu olacak gibi değil. Bu  arada işte o malum bin 250 tır silah mühimmatıyla beraber Kuzey Suriye'ye geldi."

Erdoğan, Suriye'nin kuzeyinde Amerika'nın 20'yi aşkın üssü olduğunu,  silahların da bu üslerde depolandığının altını çizerek, şunları söyledi:

"Bununla kalmadılar. Ben bunu kendisine söylediğim zaman 'olamaz'  dedi. 'Mümkün değil' dedi. Komutanları yanına çağırdı. Sağır odaya girdik, orada  bunları konuştuk. Dedim, 'olamaz değil işte şu anda oluyor, var. Benim  istihbaratım da bana bu bilgileri veriyor.' Orada kendine göre bazı talimatlar  verdi. İşte izliyorsunuz Trump'un bu noktadaki durumu nedir, ne değildir? Daha  sonra bu rakam 5 bin tıra çıktı. Ayrıca da iki tane kargo uçağıyla yine buraya  gelişler oldu. Bu işin olmayacağını görünce biz tabi Afrin hazırlıklarını  yaptık."

Cerablus'ta 2 bin kilometrekarelik alanı kontrol altına aldıklarını ve  buraya artık yavaş yavaş yerel halkın dönmeye başladığını söyledi.

İdlib'in kontrolünün Afrin ile başladığını ifade eden Erdoğan, şunları  kaydetti:

"Afrin'i halledince, orada yaklaşık 2 bin kilometrekarelik alan  kontrol altına alınınca, 12 tane gözetleme kulesi bizim kontrolümüze verildi.  Onlarla beraber İdlib olayı kontrole alındı. Burada gerek İran gerek Rusya ve  gerek Türkiye'nin üçlü olarak iyi bir koordinasyonu. Hala da bu devam ediyor.  İşin merkezi yönetimle olan kısmını ise zaten Rusya falan götürüyor ve burada  bizim şimdi Tel Rıfat ve en son Münbiç olayı. Münbiç'te de bildiğiniz gibi."

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ile Dışişleri Bakanı Mevlüt  Çavuşoğlu'nun 4 Haziran'da Amerika'da bir araya geldiğini ve görüşmeler  yapıldığını anımsatan Erdoğan, şu değerlendirmede bulundu:

"Şu anda biz belirlenen takvimle Münbiç'te çok daha iyi bir mesafe  alacağımıza inanıyoruz ve süratle de şu anda bu gidiyor. Onlar Fırat'ın doğusuna  gitmek suretiyle bu işi rahatlatacaklar ve sözünü verdiler. Üstelik bir de tabi  bu silahların üzerindeki kendi seri numaralarıyla filan geri toplayacaklar. Bunun  sözünü verdiler. Eğer bunlar, bu seri numaralarıyla bunları geri toplarlarsa  oradaki sıkıntı daha da aşılmış olacak. Bunu ben önemli bir gelişme olarak  görüyorum. Bu kayıtlar Dışişleri Bakanımız da ve Bakanlıkta zaten var. Biz de  burada gerek sayın Putin gerek sayın Ruhani telefon diplomasisiyle süreci takip  ediyoruz. Temennim odur ki, bu işi bir defa süratle bitirelim. Koalisyon  güçleriyle Türkiyeydi, Rusyaydı, Ruhaniydi aramızda bir sıkıntı yaşanmasın."

"Aday olmak sana böyle bir özgürlüğü getirmez"

"Bir siyasi parti başkanı çıkıyor 'girmesinler', birisi 'Kandil'de  zaten terörist kalmadı' diyor. Muhalefetin terörle mücadelede özellikle Kandil  ile ilgili değerlendirmelerini nasıl görüyorsunuz?" sorusunu Erdoğan, şu şekilde  yanıtladı:

"Bir defa çok açık net ortaya koyalım. Şu anda muhalefet Türkiye'de  var mı? Türkiye'deki muhalefet iş yaptırmama üzerine kurulmuş. Mesela terörle  mücadele diye şu anda bay Muharrem'den bir şey duydunuz mu? Bay Kemal'den terörle  mücadele adına bir şey duydunuz mu? İşte kalkıyor Edirne'de cezaevinde terör  örgütü PKK'nın arkasında durduğu bir kişiyi gidip ziyaret ediyor. Bu nasıl bir  anlayıştır?

7 Haziran seçimlerinden sonra  53 tane Kürt kardeşimi öldüren bunlar  değil mi? Bunlar. 'Sokağa dökülün' demedi mi? 'Sokağa dökülün' dedi. 15 yaşındaki  Yasin'i öldürenler bunlar değil mi? Üzerinden arabayla geçenler bunlar değil mi?  Bütün bunlar oradaki yakıp, yıkanlar vesaire bunlar değil mi? Bunlar. Peki  bunlara karşı ne yapabildik? Onların bunlara karşı herhangi bir tavrı oldu mu?  Olmadı. Şu anda neymiş? CHP'si de olsun, diğeri de olsun dedikleri ne? 'Bir  Cumhurbaşkanı adayı cezaevinde duramaz' diyor. Ne demek ya? Aday olmak sana böyle  bir özgürlüğü getirmez. Olduğunda içerideydi. Orada zaten bir eksiklik var, bir  yanlışlık var. Yani biz burada illa mahkumiyeti adaylık şartları arasında  saymamamız lazım. Tutuklu da olsa bence tutuklu olan kişide aday olamaz,  olmamalı. Çünkü bu bir kaçamak yoldur. Buna niye böyle bir fırsatı biz verelim?"

Erdoğan, Demirtaş'ın TRT'de yapacağı konuşmasına değinerek, "Öyle veya  böyle şimdi bu şartlar içerisinde tabi gelecek işte 5 dakika, 10 dakika neyse  TRT'de konuşmasını da Edirne'de cezaevinden çekim yapılmak suretiyle yapacak.  Burada bunlar kalkıp, 'iktidar engelledi' deyip, oradan bir rant elde etmenin  gayreti içerisine de girebilirler. Bir mağduriyet pozisyonuna da girebilirler.  Ben arkadaşlara onu söyledim. 'Bırakın' dedim, mağduriyet imkanını bunlara  vermeyin, bırakın. YSK ile de görüşün gitsinler orada cezaevinde çekimi  yapsınlar. Zaten bunlar canlı yayın değil, malum. Ondan sonra da konuşması neyse  bu konuşması yayınlanır. Olay bu." diye konuştu.

"Ben kavmiyetçi değilim"

"AK Parti'nin dilinin devletleştiği ve Kürt halkıyla bir mesafe  olduğuna yönelik birtakım eleştiriler var. Bu konuyla ilgili tespitiniz nedir?  Böyle bir mesafe olabilir mi?" sorusu üzerine Erdoğan, buna katılmasının mümkün  olmadığını vurguladı.

Erdoğan, "Ben Müslümanım. Benim dinimde Türk, Kürt, Laz, Çerkez,  Gürcü, Abaza. Böyle bir şey yok. Benim dinimde hüküm şudur; 'Tüm inananlar  şüphesiz kardeştir.' Ben onlara kardeş olarak bakıyorum. Yunus'un diliyle de  yaradılanı yaradandan ötürü seviyorum. Kürt olduğu için sevmiyorum, Türk'ü de  Türk olduğu için sevmiyorum. Laz'ı Laz olduğu için sevmiyorum. Boşnak'ı,  Arnavut'u. Bunları ben kendi kavminden dolayı sevmiyorum. Ben kavmiyetçi  değilim." ifadelerini kullandı.

Erdoğan, rahmetli babasına, "Biz Türk müyüz, Laz mıyız?" diye  sorduğunu belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Dedem benim büyük mollaydı. 'Oğlum, bir gün ben de dedene sordum.'  dedi. Dedem demiş ki, büyük dedem bu tabi 'torunum bir gün öleceğiz. Bize kabirde  Rabbin kim, nebin kim, dinin ne? Ama kavmin ne diye bir soru sormayacaklar.  Elhamdülillah Müslümanım de geç.' Ölçü bu. Biz Müslümanız. Bizim dinimizde  kavmiyetçilik yok. Biz kavmiyetçi olamayız. Türk Türklüğü ile övünür ama diğer  kavimlere karşı 'benim kavmim daha üstündür' diyemez. Kürt de Kürtlüğü ile  övünebilir ama Kürt de diğer kavimlere göre kendi kavminin üstünlüğüyle kalkıp,  övünemez. Bunlar ayrımcılık sebebidir. Diğerleri de öyle. Lazı da öyle, Boşnağı  da, Gürcüsü de. Ama bunlar bizi sevgiden uzak eder mi? Hayır. Biz yaradılanı  yaradandan ötürü sevdik kardeşim seviyoruz. Ben eğer bugün 'Kürt kardeşlerim'  diyebiliyorsam demek ki benim onlara karşı bir tavrım yok."