Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, hakkında Tunceli Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılan 4,9 kuruşluk davaya savunma yolladı.

 

Dersim katliamı sırasında ailesinden 9 kişi öldürülen Hüseyin Akgün isimli vatandaş, Dersim’e yönelik sözleri nedeniyle Bahçeli hakkında Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 4,9 kuruşluk manevi tazminat davası açmıştı. Bahçeli’nin Avukatı Av. Dr. Hamit Kocabey, Tuncelili Hüseyin Akgün’ün Dersim 38 olaylarına yönelik sözlerine ilişkin Tunceli Asliye Hukuk Mahkemesi’ne yaptığı başvuruya savunma dilekçesi gönderdi.

 

Akgün’ün, 1937-1938 Dersim olaylarında hayatında kaybeden yakınlarının hatıralarına hakaret edildiği gerekçesiyle Bahçeli hakkında manevi tazminat talebinde bulunduğu belirtilen dilekçede, Devlet Bahçeli’nin konuya ilişkin yaptığı açıklamaya da yer verilerek, "Açıklama bir bütün olarak incelendiğinde, muhalefet parti lideri olan müvekkilin başbakanın bir konuşmasını sert bir dille eleştirdiği kuşkuya yer vermeyecek şekilde açıktır. Davacı bu eleştirinin tarafı değildir" denildi.

 

Bahçeli’nin açıklamasında suçsuz insanların hedef alınmadığı belirtilen açıklamada, "Basın açıklamasının hiçbir yerinde masumlar, bebekler ve suçsuz insanlar hedef alınmamıştır. Müvekkil basın açıklamasının ikinci sayfasının 3. paragrafında kimleri kastettiğini açıkça belirtmiştir. Bu paragraf şu şekildedir; Dersim’deki isyan ele başları terörist olup, bu Yezid takipçilerinin Kerbela’da kanı dökülen mazlumlarla uzaktan yakından ilgisi olmayacaktır" ifadelerine yer verildi.

 

“Hakaretin oluşması için yöneldiği kişinin belirlenebilir olma şartı vardır” denilen savunma dilekçesinde şunlar kaydedildi:

 

"Davacının, çıkardığı nüfus kayıt örnekleri ile kendi yakınlarının da olaylarda öldüğünü ispatlamaya çalışması dahi tek başına matufiyetin bulunmadığını ortaya koymaktadır. Diğer yandan, mesele ceza hukuku açısından ele alındığında da, bir eylem hakaret niteliği olsa dahi hiç kimseye yöneltilmemişse, isnat edilmemişse hareket suçunun oluştuğu söylenemez. Failin sözlerinden hakaret teşkil eden söz veya eylemlerin yöneldiği kişinin kim olduğu anlaşılabiliyorsa, suçun oluştuğunu kabul etmek gerekir. Olayımızda, davacının ismi bilinmeyen ve birçok belge ile akrabası olduğunu ispata çalıştığı kişilerin hedef alınmadığı açıktır. Hedef alınanların isyan çıkaran, karakolu basarak bütün askerleri öldüren, köprü yıkan elebaşlarıdır. Yargılanmış ve ceza almış kişilerdir. Kaldı ki bunların dahi isimleri sayılmadığı için matufiyet unsuru yoktur. Müvekkil, dava konusu ifadelerini belirli, müşahhas bir kişiye yöneltmemiştir. Zira sözlerin doğrudan doğruya davacının yakınlarının şahsıyla bir ilgisi bulunmayıp, o esnada müvekkilin muhatabı davacının yakınları değildir. Dava konusu sözlerde dorudan doğruya herhangi bir ismi kullanmamıştır. Matufiyetin belirgin olmadığı durumlarda tazminata hükmedilmeyeceğine dair doktrin görüşleri ve Yüksek Mahkeme içtihatları incelendiğinde, davanın reddinin gerektiği açık biçimde görülmektedir. Dava dilekçesinde yer alan diğer yorum ve değerlendirmeler hukuki bir değer taşımadığından ve dava ile bir ilgisi bulunmadığından, bu konularda açıklama yapmaya gerek duyulmamıştır. Yukarıda arz ve izah nedenlerle, haksız ve hukuki dayanmaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini saygıyla arz ve talep ederiz."