Sevgili okuyucularım!

 

Gazilerimizi bilirsiniz...

 

Bazıları yıllarca savaşmış.

 

Hayatî fedakârlıklara katlanmış.

 

Yeri gelmiş iki defa askere çağırılmış, yeri gelmiş bir uzvunu kaybetmiş.

 

Sahip çıkılmayan, sorunlarına kulak tıkanan kahraman gazilerimiz.

 

Geçenlerde televizyonda bir gazimize mikrofon uzatıp soruyorlar.

 

"Devletten bir isteğin var mı?"

 

“Allah’a şükür, bir isteğim yok. Allah devletimize, milletimize zeval vermesin” diyor.

 

Asalete Bakar mısınız?

 

**

 

Kitaplardan okuduğumuz kadarıyla Çanakkale Kahramanı (Gazi) Seyit Onbaşı var ya!

 

Balıkesir İli Havran kazasının Çamlık köyünde 1889 yılında doğmuş.

 

Bu yiğit Türk... Çanakkale’de 276 kg'lık top mermisini tek başına topun ağzına yerleştirmiş ve topu ateşleyerek batırdığı düşman gemisiyle savaşın kaderini değiştirmişti.

 

Kurtuluş Savaşından sonra fakir bir hayat süren Seyit Onbaşı’ya “Niçin maaş ve İstiklal Madalyası için başvurmuyorsun” demişler.

 

Seyit Onbaşı “Madalya ve maaş için savaşmadığını, yaptığı işin karşılığını Allah’tan beklediğini ve Allah’ın ona gazilik rütbesini bahşettiğini” söylemiş ve bu Büyük Kahraman 1939 yılında akciğer rahatsızlığı sebebiyle 50 yaşında yoksul bir şekilde vefat etmişti.

 

Yıllar önce bir İl Valimiz böyle bir kahramanımızın hayatta kalan yaşlı bir kızını (nineyi) ziyaret etti. Vali’nin ve ihtiyar ninenin arasında geçen konuşma televizyon ekranlarına ve gazete sayfalarına düşmüştü.

 

Sayın Vali ihtiyar ninenin elini öpmüş, yanında getirdiği hediyeleri vererek yardım sözü vermişti.

 

İhtiyar ninenin ikamet ettiği yer ekranda görüldüğü kadarıyla vasatın altında bir yer olmasına rağmen kendisinin yardıma ihtiyacı olmadığını belirterek, yardımın ihtiyacı olanlara verilmesini istemiş ve devletimize milletimize dua etmişti.

 

Ne büyük asalet…

 

***

 

Bu milletin hemen hemen her bir ailesinde bu vatan için can veren şehitlerimiz, bir uzvunu kaybetmiş gazilerimizi görüyoruz.

 

Aileleri dahil ne kadar asiller!

 

Şehit ana babaları, yüreklerine saplanan evlat acısı ile kavrulurken, Türk Bayraklarına sarılı tabutların arkasında dimdik durup gözyaşlarına hakim oluyorlar.

 

Şehidin yerine baba askere gitmek istiyor.

 

Bir organını kaybetmiş cenaze merasimine katılan gazimiz yine savaşmak istiyor.

 

Mevki, makam ve şöhret istemiyor.

 

Bu millet ne kadar acılar çekse de, ne kadar yüreklerinde evlat acısı olsa da, dudaklarında iki kelime hiç eksik olmuyor.

 

“Allah devletimize milletimize zeval vermesin.”

 

**

 

Bugün hepimiz cumhuriyet ve demokrasinin nimetlerinden faydalanıyoruz.

 

Durumumuz geçmişle kıyaslanmayacak kadar iyi.

 

Yine bir seçim arifesine yaklaşırken bu milletin vekili olmaya aday olanlar, tek tek ortaya çıkmaya başladı.

 

İlerleyen günlerde boy boy fotoğrafları billboardlarda, gazete ve internet sitelerinde boy gösterecek.

 

Elbiseleri giyilip, bugüne kadar adını bile bilmedikleri gidilmeyen mahalleler, köyler, ilçeler, hatırlanıp gidilecek.

 

Toplanan kalabalığa vaatler uzayıp gidecek.

 

Kimisine iş, kimisine maddi yardım sözü verilecek.

 

Eller sıkılacak.

 

Öpülmeyen yüzler öpülecek.

 

Kendisine destek, partisine oy isteyecek.

 

Hiç kimse çıkıp ta;

 

"Dur bakalım kardeşim, şu eskileri bir sorgulayalım. Geçen seçimden bu güne kadar bizlerin vekili olan muhterem milletvekilleri şehrimiz için ne gibi çalışmalar yaptı?

 

Hangi yatırım için dosya ellerinde koşturarak bu şehre bir eser yapılmasına vesile oldu?

 

Hızlı trenin gelmesi mi sağlandı?

 

Çevre yolu mu bağlandı?"

 

Sorularını sormayacak, soramayacak, sorgulayamayacak…

 

Çünkü eller mahkûm, siyaset menfaate dayanmış.

 

Çıkar ilişkisine dayanmış.

 

Bu şehri düşünen, çocuklarımız ve torunlarımız için bu şehrin geleceğini planlama derdine düşen maalesef hiçbir siyasetçiyi göremiyorum.

 

Günler, aylar, yıllar çok çabuk geçiyor.

 

Bir bakıyorsunuz yerel seçim, bir bakıyorsunuz genel seçim.

 

Sadece koltuğa oturanlar değişiyor.

 

Şehir aynı yerinde duruyor.

 

Asalet mi dediniz?

 

“Şehitlerimizin mekanı cennet, gazilerimizin ömrü uzun olsun”

 

“Allah devletimize milletimize zeval vermesin”