HavadisMaraş Sorumlu yazı işleri Müdürü Abid Vanlı bugünkü köşe yazısında "**Kutu açılırsa söylenecek çok söz olur..." diye yazdı.

 

Abid Vanlı'nın bugünkü köşe yazısı...

 

"Söyletmeyin kötüyü" diye devam eden bir atasözümüz var..."

 

Bu atasözümüz birazcık kenarda beklesin.

 

Her zaman kıskandığımız, örnek verdiğimiz ve gıpta ile çalışmalarını konuştuğumuz 90 km. uzağımızdaki komşumuz 'Gaziantep'te neler oluyor'a bakmak için; meslektaşlarım Mehmet Taş ve Mustafa Nuri Şirin ile birlikte Gaziantep’e gittik..

 

Başpınar ve Adliye kavşaklarına ilaveten bir köprülü geçiş mi desem, otoban bağlantısı mı desem, bir icraata daha başlamışlar.

 

İşimiz bitince, havaalanında pist inşaatı yapan Kahramanmaraşlı hemşehrimiz ve kardeşimiz Muzaffer Çaylı’nın da "bir çayını içelim" dedik.

 

Gidişte ve dönüşte çevre yolları bağlantılarını görünce, hemen aklıma geçtiğimiz hafta yaşanan iftar krizi, ambargo ve peşinden; ambargo uygulanıp gidilmeyen Ticaret ve Sanayi Odası'nın başkanına gönderilen iftar daveti geldi.

 

"Oda başkanının babasının malı olmayan ve memleketin iş adamlarının ve ticaret erbabının üye olduğu yarı resmi bir kurum pozisyonunda olan Ticaret ve Sanayi Odası'na ambargo konulacağına, kafamızı böyle gerekmez işlere çalıştıracağımıza,  ambargo uyguladığımızı unutup, Oda başkanını ertesi gün kendi programına çağırmak gibi abesle iştigal bir pozisyona düşeceğimize, birlik-beraberlik içerisinde eksiklerimizi tamamlama yoluna gitsek daha iyi olmaz mı" diye düşündüm,

 

Düşününce de; "açtırma kutuyu, söyletme kötüyü" atasözü aklıma geldi.

 

**Kutu açılırsa söylenecek çok söz olur, "ağızlar torba değil ki büzesin" deyimi kendiliğinden oluşur.

 

**Kongre yapılmak üzereyken, "Belediye spor’un geçen sezonki harcamaları, sağdan soldan istenen fazla faturaların akıbeti ne durumda?" diye sorulur..

 

**”Belediye müştemilatlarının ısrarla Akbel üzerinden işletilmeye çalışılmasının arkasında acaba  lüks ve kişisel harcamaların  gizlenmesi mi var” diye düşünülür..

 

**"Kentsel dönüşüm adı altında rekreasyon yapılan yerlerin  yıkım ve hafriyatının hangi şartlarda, kimin köylüsüne  ya da hemşerisine verildiği" akıllara gelir.

 

Bırakalım bu belediye işlerini, seçim öncesi kimin hangi şartlarda listelere yazdırıldığını, süre bitimine 5  kala kimlerin liste dışı bırakılıp ta, kişisel hesaplar  ve siyasi gelecekler düşünülerek, kimlerin yazdırıldığını tekrar gündeme getirsek daha mı iyi olur?..

 

**Listeye girmesi muhtemel ekibin dışındaki vekil adayları hakkında aslı olmayan iddialarla yıpratma işlerini konuşsak ne kadar şık olur?

 

**Hangi vekilin, hangi yakınının bilmem nereye ne kadar borcu olduğunu konuşsak millet ne der?

 

** Vekil seçilince Bakan olabilmesi muhtemel isimlerle ilgili, Sivil toplum örgütü başkanları alet edilerek, bu isimlerin Maraş’tan uzak tutulmaya çalışılmasını konuşsak bu saatten sonra memlekete ne faydası olur?

 

En vahimi ise;

 

**Bir iş adamının ıslak imzalı; "falanca isimleri istemezük" mealinden yazılı mektubunu, Sayın Başbakan’a kimlerce götürülmesini kamuoyunun bilgisine sunmak nasıl bir gariplik olur…

 

En iyisi;  "falanca geometrik şekilciydi, falanca bilmem neciydi gibi garibal durumları bırakın, memlekete gecikmiş hizmetleri nasıl daha çabuk getiririz" diye kafa yorun…

 

Siyasi istikbal için kendi arkadaşlarının ayağını kaydıranla ilgili düşünceler daha önce bir siyasi büyüğümüz tarafından söylendi.

 

Bırakın siyasi istikbal için basit işleri.

 

Kenetlenin, hizmet edin efsane olun.

 

Demek ki neymiş; KUTU AÇILIRSA, SÖYLENECEK ÇOK KÖTÜ ŞEYLER VARMIŞ…