Mersin Üniversitesi (MEÜ) Hastanesi, Mart ayından bu yana hazırladığı özel Covid-19 bölümleriyle virüse karşı mücadeleye aralıksız devam ediyor. Tüm sağlık personeliyle canla başla çalışarak, virüsten ölümleri en aza indirmeyi başaran hastanede, korona ile mücadele ilk günkü titizlikle sürdürülüyor.

"MERSİN'DE İLK VAKALARIN GÖRÜLDÜĞÜ GÜNLERDE BİZ BU SÜRECE HAZIRDIK"

MEÜ Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Enfeksiyon Kontrol Komitesi Başkanı Prof. Dr. Gülden Ersöz, hastanede bugüne kadar korona virüsle ilgili gerçekleştirdikleri çalışmaları ve bundan sonraki süreci İHA muhabirine anlattı. Korona virüslerin aslında solunum yolu enfeksiyonuna neden olan ve her yıl gördükleri virüsler olduğunu belirten Prof. Dr. Ersöz, “Fakat bu yıl gördüğümüz, daha önce tanımadığımız, daha önce insanda hastalık yapmamış bir formüldü. Mersin’de ilk vakaların görüldüğü günlerde biz hemen hemen bu sürece hazırdık. Hastanemizde hastanın kabulünden tedavisine, hastanenin dezenfeksiyonundan morg hizmetlerine kadar her aşamayı biz öncesinde planladık, kendi hazırladığımız rehberimizde yazdık” diye konuştu.

"BU SÜREÇTE 36 PERSONELİMİZ HASTALANDI"

Bu tür enfeksiyonlardan korunmada ilk aşamanın, kurumsal önlemler olduğunu dile getiren Ersöz, bu çerçevede hassasiyet göstererek, personelin hem sorunlarını dinlediklerini hem de onları ikna etmeye çalıştıklarını kaydetti. Ancak, bazı personelde süreç içinde Covid-19’un pozitif çıktığını açıklayan Ersöz, “36 personelimiz bu süreçte hastalandı. Şu anda yok. Fakat kazasız belasız atlattık. Herhangi yoğun bakıma yatan ve ağır tedaviler gereken bir sağlık personelimiz olmadığı gibi Allah’a şükür kaybettiğimiz bir personelimiz de olmadı” ifadelerini kullandı.

Hastanede hazırlık aşamasında yeni bir düzenleme daha yaptıklarını ve bağımsız bir Merkezi Dezenfeksiyon Ünitesi kurdukları bilgisini veren Ersöz, bunun Türkiye’de açılan ikinci ünite olduğunu vurguladı.

"KAYIPLARIMIZ OLDU AMA TÜRKİYE GENELİNE GÖRE DAHA AZDI"

Virüsle mücadele sürecinde kaybettikleri hastalar da olduğunu belirten Ersöz, ancak bu kayıpların Türkiye geneline göre daha az olduğunun altını çizdi. Covid-19 yoğun bakımın çok aktif çalıştığını söyleyen Ersöz, “Covid-19 hastalarının tedavisinde Sağlık Bakanlığının desteğiyle bütün ilaçlar elimize geldi. Bu ilaçlar sayesinde hem erken dönemde tedavilere başlamamızın faydasını gördük hem de yoğun bakım sürecinde çok fazla genç ve gebe hastalarda kayıp yaşamadık. O açıdan çok pozitif bir dönem geçirdik ama tabi ki ne yazık ki kayıplarımız oldu” dedi.

"SON 4 HAFTA İÇERİSİNDE 27 HASTAYA KADAR ÇIKTI POZİTİFLER"

Hastalığın en yoğun olduğu dönemlerde MEÜ Hastanesindeki pozitiflik oranlarının günlük olarak 10’lu rakamları geçmediğini kaydeden Ersöz, bu rakamların giderek düştüğünü, ancak son dönemde yeniden bir artış olduğunu belirterek, şunları söyledi:

“Pozitif yatan hastalarımız yaklaşık 30 civarında oldu ve bunlar kademeli olarak düştü. Ama şu dönemde tekrar bir yükselme görüyoruz. O dönemde 5-6’lı rakamları görüyorduk, şimdi de yine kimi gün 5, kimi gün 3’lü rakamları görüyoruz. Bir dönem yaklaşık 4 hafta negatifti, hiç pozitif hastamız olmadı. Biz yine de olası olanları Covid-19 servisine yatırdık. Yeni normalleşme dönemiyle birlikte serbestliklerin ortaya çıkmasıyla yavaş yavaş birdi 3 oldu, 3’tü 5 oldu. Şu anda o seviyede gidiyoruz. Yaklaşık 4 haftadan sona dün itibariyle ilk defa hastalarımızın hepsi negatif çıktı. Pozitif yatan hastalarımız da bu süreç içerisinde hiç ara vermedi, hep pozitif hasta yattı ama o zamana göre tabi ki daha az. İkinci dalga demiyoruz ama daha önce 25-30 hasta yatmıştı hastanemize, toplumda bu açılmayla birlikte son 4 hafta içerisinde 27 hastaya kadar çıktı pozitifler. Şimdi düşüşe geçtik.”

"İKİNCİ ARTIŞ DÖNEMİNDE EN FAZLA HASTA GELEN YERLER DÜĞÜNLER VE CENAZELER OLDU"

“Artık dünya eski dünya değil. Eskiden yaptığımız bazı şeyleri artık daha az yapacağız. Yapmadıklarımızı da daha çok yapacağız” diyerek, insanları özellikle el yıkama, maske ve sosyal mesafeye uymaları konusunda uyaran Prof. Dr. Ersöz, “İkinci artış dediğim dönemde en fazla hastaların geldiği yer gerçekten düğünler ve cenazeler oldu. Büyük bir kısmı şehir dışına cenazeye gidip dönenler veya şehir dışından Mersin’e cenazeye veya geçmiş olsuna gelen kişilerin o ortama yayması sonucunda oldu. Hep böyle şehir dışından gelen birisinin hikayesi var. O zaman biz bu tür ilişkilerimizi devam ettirelim ama dar alanlarda yakın temastan mümkün olduğu kadar kaçınalım. El sıkmak, yanak yanağa öpüşmek yerine uzaktan selamlaşmak bundan sonraki alışkanlıklarımızdan birisi olacak gibi görünüyor. Bence artık sarılmayı, öpüşmeyi azaltalım” diye konuştu.

"COVID-19 İLK ADIMDI"

Covid-19’un henüz bitmediğine dikkat çeken Ersöz, bunun genel olarak bir başlangıç olduğunu söyledi. Yeni ve daha riskli enfeksiyonlara işaret eden Ersöz, “Covid-19 ilk adımdı. Hep dünyada farklı farklı enfeksiyonlar oluyor. Şimdiye kadar başını gösteriyordu, tekrar gömülüyordu. Ama bu sefer başını gösterdi ve yol almaya devam etti. Şu anda belki bunun arkasından gelecek çok daha riskli, çok daha sıkıntılı enfeksiyonlarla karşılaşacağız. Biz onlar için de yavaş yavaş hazırlanıyoruz. Toplumda genel bir hazırlık oluşuyor” ifadelerini kullandı.

"KIŞ AYLARINDA ARTIŞ OLACAK AMA..."

Kış aylarında da bir tehlike olduğuna ve pozitif vakalarda artış beklediklerine dikkat çeken Prof. Ersöz, bu noktada da uyarılarda bulunarak, şu değerlendirmeyi yaptı:

“Havanın soğumasıyla insanlar yeniden kapalı alanlara girecek, daha yakın temasta bulunacak. İklim şartlarının bir miktar etki ettiğini deneyimliyoruz. Kesin literatür bilgisi olmamakla birlikte daha önce yatırdığımız hastaların kayıplarıyla şu andaki farklı. Aynı yoğunlukta hasta yatırdık ama kaybımız olmadı bu dönem içerisinde. Demek ki, şu anda hastalık biraz daha hafif geçiyor. Ama önümüzdeki dönemde öncelikle hastanede çok yoğun bir hasta akışı olacak. Daha kapalı alanlarda daha fazla kişi bir araya gelecek. Biz hastanede bu önlemlere devam etmek zorundayız. Kişisel mesafeyi koruyacak şekilde polikliniklere hasta kabul etmemiz lazım. Hastaların tedavisi sırasında birbirlerine veya sağlık personeline bulaşı engellemek için gerekli önlemleri almamız lazım. Önümüzdeki dönemlerde bunlara devam edeceğiz. Hastane içinde bunlardan vazgeçemeyiz. Toplumda ise havalar soğuyacak, insanlar daha fazla bir araya gelecek, okullar açılacak, asemptomatik çocuklar ve gençler, virüsü evlerine, evdeki yaşlılara taşıyacaklar. Bence bundan sonra karşımıza çıkacak olan en büyük risk bu. İşte bu aşamada bizim çok daha dikkatli olmamız lazım. Maske, mesafe, el hijyeninden bazı alanlarda taviz vermememiz lazım ki, kış aylarında daha az artış yaşayalım. Artış olacak ama bunu da en aza indirmeye çalışalım ve özellikle yaşlılarımızı bu dönemde koruyalım.”

(Kaynak: İHA)