“Abdulhamidhan Camii’nin gerçek sahibi kim?” diye yazdım. “Yürü be hocam kim tutar seni” diye yazdım. “Koş hoca koş yorulursan taksi göndereyim” diye yazdım. “Bu malları kime devrettin” diye yazdım. “Bak emekli hoca” diye yazdım.

Yazdım da yazdım…

Bak bugün yine yazıyorum:

Bazı arkadaşlar olayı kişiselleştiriyorsun diye vermedikleri tepki kalmadı.

-  Kimi “Ne istiyorsun Hoca’dan” dedi.

-  Kimi “Bırak artık bu yazıları” diye laf çaktı.

-  Kimi “Hoca Efendi bu şehrin ulemasıdır, evliyasıdır, niçin böyle yazıyorsun” diye dokundurdu.

-  Kimi “Yapma böyle gözünü seveyim, sizi bir araya getirelim” diye vicdan yaptı.

* * *

Kimse kusura bakmasın...

Ne denli “ulema”, ne denli “Evliya”, ne denli “hoca” olduğunu bilmediğim biri, yeryüzünün en “pervasız”, en “vurdumduymaz” ve “halkın olan bir malı-cami-işyerlerini ele geçirmek” eylemini yapmakla suçlandığında...

“Bu adam çok ulemadır, büyük Evliya’dır, iyi bir Hoca’dır” şeklinde bir tanıklık yapamam.

“Bana her tür tepki gösterebilirler” ya da “Hoca efendi bu şehrin ulemasıdır, evliyasıdır, niçin böyle yazıyorsun söyleyebilirler” ancak bu şehrin doğrularını söylemekten kaçınacak mıyım?

Asla…

* * *

Bugün sabah, telefonuma onlarca özelden mesaj geldi…

“Emekli hoca Abdulhamidhan Camii etrafındaki binaların istimlakını istiyormuş”

Daha neler dedim…

Yazı yazmış okumadın mı? Deyince…

Emekli hoca’nın yazdığı yazıyı gönderdiler…

Okudum…

Okudukça şaşırdım kaldım…

Ne diyor emekli hoca:

“…Daha önceki ziyaretlerinde, cami çevresinin istimlaki konusundaki talimatlarını yerine getiremediğimizi, kaynak sıkıntımız olduğunu, camimizin tek eksiğinin bu istimlakler olduğunu anlattım. Bana Sayın Başbakan Yardımcımız Veysi KAYNAK Bey’i göstererek “Kaynak yanı başında duruyor hocam” dediler. Ben de “Elhak doğrudur. En kıymetli kaynağımız Sayın Veysi KAYNAK Bakanımızdır.” dedim. Sayın Belediye Başkanımız Fatih ERKOÇ Bey “Efendim, pazartesi günü zaten biz istimlaki konuşmak üzere randevulaşmıştık” diye istimlakin gerekliliğine işaret etti. Cumhurbaşkanımız Sayın Valimize dönerek Abdulhamidhan Camii’nin çevresindeki binaların istimlak edilmesi talimatını bizzat verdiler. Ömrünün 25 yılını Abdulhamidhan Camii’ne adayan bu kardeşiniz bundan sonra ölsem de gam yemem, gözüm açık gitmez”

Emekli Hoca’nın yazdığı yazıya bakar mısınız?

“Abdulhamidhan Camii’nin çevresindeki binaların istimlak edilmesi talimatını bizzat” verdiğini söylüyor…

Yani yetkililere aba altından sopa gösteriyor…

Bakın Cumhurbaşkanı talimat verdi ha demeye getiriyor…

Gözü doymaz hoca:

Sayın Cumhurbaşkanına CAMİ’NİN VAKIF MALI olduğunu söyledin mi?

Gözü doymaz hoca:

Şimdi de, camii etrafındaki binalara mı göz diktin?

Gözü doymaz hoca:

O binaları istimlak ettirip sonra da işyeri mi yaptıracaksın?

Gözü doymaz hoca:

O kurduğun işyerlerini kiraya mı vereceksin?

Aynı Caminin Otoparkını iptal ettiğin gibi…

Aynı o işyerlerini kiraya verdiğin gibi…

Gözü doymaz hoca:

O binalarda oturan insanlardan icazet aldın mı?

O insanlar senin ihtirasların için niye evlerinden olsunlar?

Fakir fukaranın evlerine niye göz diktin?

Bu kadar mı ihtirasın var?

Hani sen hocaydın?

Kul hakkı yemezdin?

Kur’an-ı Kerim de böyle yazmıyor mu?

Ya hocamısın nesin sen, emeklide oldun, camiyi ele de geçirdin, otursana camideki makam koltuğunda…

Vakıf Başkanı değil misin?

Abdulhamidhan Camii vakfının…

Git sen o binaları vakıf olarak satın alsana…

Sonra Camii arsasına kat…

Bir şey diyen olur mu?

Yok…

Gel sana bir teklifte bulunayım…

Camii’yi işyerleri ile birlikte Diyanete devret…

O zaman Belediye olarak istimlak etsinler…

Cami arsasına katsınlar…

Yok hoca yok…

Senin gözünün doyacağı yok…

Yazdığın yazının bir paragrafında şöyle diyorsun:

“Sevenlerimizin yürekleri yağ bağlasın. Tetikçiler, haset illetine tutulmuş fesatçılar çatlasınlar inşallah” yazmışın ya!

Senin gibi hocadan da ancak böyle kelimeler çıkar…

Bana sakın senin hakkında ulema, evliya gibi cümle kullanmasınlar…

Tövbe tövbe…

Sen olsan olsan…

Çıkarın için sahte gözyaşları döken müptezel bir zat olursun…

Sana son olarak şunu söylüyorum:

Şöyle bir boy aynasının karşısına geç ve de ki;

Eyyy ayna, ben kimim?

Bak gör ayna sana ne söylüyor:

Niye kul hakkı yiyorsun?

Ne bu enaniyet?

Ne bu hırs?

Halkın Camisini niye kendi vakfının üzerine geçirdin?

Niye otoparkı ticarete çevirdin?

Gelen insanlar arabasını nereye koyacak?

Hani burası selatin Camii’ydi?

Yani Halkın malıydı?

Ne oldu bunlara, dünya malı seni çok mu değiştirdi?

Hani Hazret-i Ömer’in adaleti?

Daha doymadı mı gözün?

İstersen tüm Camileri senin vakfına bağlayalım…

Bu mu istediğin?

Duydun mu?

Aynanın söylediklerini…

Ne o, aynanın karşısından hemen de kaçıveriyorsun…

Kaçma kaçma daha çok söyleyecekleri var…

İnanıyorum ki;

Cami etrafındaki binalarda yaşayan halkın da sana söyleyecek bir iki çift lafı olur…

Hadi bir ziyaret et onları da, ne söyleyeceklerini duy…