BEŞ günlük izin bitti.

İnanın nasıl geçti bende anlamadım…

İstanbul ve Edirne ziyaretleri ile geçti desem yeridir.

Edirne...

Osmanlı İmparatorluğuna 88 yıl başkent olarak hizmet yapmış bir şehir.

Mimar Sinan’ın “ustalık eserim” dediği Selimiye Cami’sinin içine girdiğinizde o muhteşem büyüsü…
 


 

Edirne Belediye binasının, bizim tarihi yıkılan belediye binamızla birebir olmasının şaşkınlığı…
 


 

Hele hele bir tane deseniz Suriyeli sığınmacının bulunmaması…

Zabıta memurlarının Suriyeli Sığınmacı avı…

Yakaladıklarını hemen şehir dışına bir nevi İstanbul’a tekrar postalamaları…

“Vay be” dedirtti desem yeridir…

Gezmek, görmek, ömürden sayılmazmış derler ya!

Aynen o misali…

Bizde beş günü gezi ve ziyaretlerle tamamladık.

*

Dönüş yolunda Kahramanmaraş’ta olup biten ve yeni havadisler var mı?

Diye birkaç dostu aradık…

“Vallahi sen gittin, milletin beş gün kafası rahattı” diyende oldu…

Senin “Şıh cami imamı(!) kendi sosyal medya hesabından, köşe yazında cami adını ‘Şeyh’ yerine ‘Şıh’ yazmışın, onu ti’ye almış okudun mu?” Diyende…

Hemen bu söylemlere cevabı yapıştırdım…

-“Biz çocukluğumuzdan bu yana o camiye ‘Şıh’ camisi deriz” dedim…

-“İmam(!) Efendi benim yazdığıma takılmasın, o cemaate namaz kıldırmak görevini eda etsin” dedim…

-“Öyle eline telefonları alıp, canlı yayınlarda ‘ver çoşkuyu teh teh’ demesin” dedim.

-“Sabah namazlarında kalksın camiye gelsin” dedim.

-“Bir sabah namazı o camiyi kamerayla mesken tutacağım, bakalım geliyor mu? Gelmiyor mu? Aldığı maaşın hakkını veriyor mu? Vermiyor mu?” Dedim.

Her neyse İmam(!) dendiğinde, diğer İmamlarımız alınmasınlar ama sinir katsayım yükseliyor…

*

Bir başka sinir katsayımın yükselmesi de…

Geziye çıkmadan önce “Onikişubat Belediyesine kara çalma operasyonu” oldu…

İnanır mısınız? Bilmem ama telefonlarım hiç susmadı…

Konuşan konuşana…

“Onikişubat Belediyesinde ne oldu?” Diyene mi bakarsınız…

“Top yekûn belediyedeki çalışanları tutuklamışlar” diyenlere mi?

En çok da neye kızdım derseniz:

Başkan Mahçiçek’le telefonda konuşup kapattıktan sonra arayan biri “Başkanı tutuklamışlar” deyince çıldırdım desem yeridir…

Ve kendi sosyal medya hesabımdan, “dünkü olayda Onikişubat belediyesinin uzaktan yakından bir alakası yoktur… Hanefi Mahçiçek başkana kara çalmak isteyen siyasi rakipler başarılı olamayacaksınız... Hepiniz utanacaksınız...” yazdım…

Çünkü “Bir deli kuyuya bir taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış” Atasözü misali, her arayana anlata anlata dilimde tüy bitti…

Ben yok dedikçe, “eeee filanca haber sitesi Onikişubat Belediyesi’nde yolsuzluk Operasyonu” diye haber yapmış demeleri karşısında…

Sadece şunu söyledim:

“Onikişubat belediye kapısında herhangi bir Polis arabası gördünüz mü?”

Cevap:

Yok…

*

Peki, Onikişubat Belediyesi etrafını saran veya içeri giren herhangi bir emniyet güçleri gördünüz mü?

Yine cevap:

Yok…

*

Yahu bırakın bu savsataları…

Bu dedikoduları…

Esas kara propaganda çekilen, kara çalmaya yeltenilen bir kurum konumuna sokuldu; “Onikişubat Belediyesi…”

Hele hele Başkan Mahçiçek yurtdışındayken…

*

Haaaaa…

Şunu diyor ayaklı gazeteler…

Kardeşim; Onikişubat Belediyesinde çalışan bir müdürün evi aranmış…

Gözaltına alınmış…

Tutuklamışlar bile…

Daha operasyon devam edecekmiş, bu işin arkasında 40 kişi varmış…

Falan filan…

Sanırsınız o an ordalarmış gibi atıp tutuyorlar…

*

O ayaklı gazetelere…

Tutuklanan var mı? Diyorum…

Cevap yok…

Ancak bön bön bakıyorlar…

Öküzün trene baktığı gibi…

*

O zaman diyorum ki:

Kardeşim; Kişiler hata yapabilir… Bir suç da işleyebilir… O zaman her kurumda hata yapan memur veya işçi, bir hata yaptığında çalıştığı kurumu hemen zan altında bırakalım veya lekeleyelim…

Olur mu?

“Olmaz” cevabını aldığımda, işte Onikişubat belediyesini de kimsenin karalamaya veya zan altında bırakmaya hakkı da olmaz haddi de… 

Kişiler bir suç işlemişse, mutlaka hesabını yasal olarak verir…

*

Geldim “zurnanın zırt dediği yere…”

Can alıcı sorumu soruyorum:

-Onikişubat Belediyesinde çalışan o müdürün ya bir suçu yoksa?

-Emniyetin bir başka suçluyu dinlerken bunlar o dinlemelere takılmışsa?

-Bu dinleme sonucunda, olayı ortaya çıkarmak adına ifadeleri alınmak üzere çağrılmışlarsa?

-Sonrasında adliyeden birer ikişer ellerini kollarını sallayarak çıkmışlarsa?

Ne olacak?

-O müdürün eşi, çocukları ve ailesi yerine kendinizi bir koyun bakalım…

-Hele hele EXPO 2023 alanına büyük bir yatırıma giren Mesut Şahinkanat isimli kardeşimizin bunca yaptığı maddi yatırım, girmiş olduğu yükün altında bu şehre artı değer katmak için çırpınması karşılığında, hiç alakası olmayan tapelerdeki konuşmalarından dolayı, ifadesinin alınması için isminin geçmesi karşısında kara çalınması doğru mu?

-Yok, firarda…

-Yok, daha yakalanmadı…

-Kaçıyor…

-Gibi cümleler kurulması o kişiye bir zul değil mi?

*

Bakın ben kimsenin avukatlığını yapmıyorum…

Ne Onikişubat Belediyesinin, ne Mesut Şahinkanat’ın…

Hem Onikişubat Belediyesi hem Mesut Şahinkanat, mutlaka haklarını Hukuki olarak arayacaklardır…

Bu da en doğal haklarıdır.

Ama gel gör ki;

Bir kurumu veya bir kişiyi zan altında bırakmak vebaldir...

Ahh almaktır…

Varsa bir yolsuzluk olayı veya belgesi çıkarır, hep birlikte feryat figan ederiz…

Yoksa öyle paldır küldür “Onikişubat Belediyesi’nde yolsuzluk Operasyonu” demeye yeltenmesi veya yeltenilmesi bu şehre en büyük ihanettir.

Bizim şehrimizin zaten, bir nebze kaderidir dedikodu üretmek…

Kıskanmak…

Kara çalmak…

Bizim öyle dışardan gelecek düşmana bile ihtiyacımız yok…

*

O yüzden diyorum ki:

Kurumlarımızı lekelemeyelim…

Basın olarak haber yaparken sağduyulu yapalım…

Yok, filan kurum bana destek vermiyor, yok filan belediye bana ilan-reklam vermiyor diye kara çalmayalım…

Destek vermiyorsa, ilan-reklam vermiyorsa, hiçbir haberini girmezsiniz, hiçbir etkinliğinde veya programında olmazsınız olur biter.

Bu şehirden, bir Hanefi Mahçiçek kolay yetişmiyor…

Bu şehirden, bir Mahir Ünal, bir Hayrettin Güngör, bir Ahmet Özdemir, bir Celalettin Güvenç, bir Cihat Sezal… Bir Ali Öztunç, bir Sefer Aycan, kolay yetişmiyor…

O yüzden varsa bir eksiklikleri, kurumları ve siyasetçileri eleştirmeye sonuna kadar varım…

Ancak…

Kara çalmak mı?

İşte orada durup, on defa düşünmek lazım…

Kurumlar, yalanlar ve dolanlarla iftira girdabına çekilmek isteniyorsa?

Ben o iftira atanların iyi niyetinden şüphe ederim…

Ve kim olursa olsun karşına da çıkar yanlış yaptıklarını haykırırım…

*

Aynen şu an söylediğim gibi:

Yanlış yoldasınız…

“Gittiğiniz yol çıkmaz sokak…”

THE END…