ÖNCEKİ haftaydı…
 

Büroda üç beş gazeteci arkadaşlarla oturup muhabbet ederken eski Büyükşehir Belediye Başkanı Fatih Mehmet Erkoç’un ismi geçti…
 

Hep beraber Hayrettin Güngör’le kıyaslama içerisine girdik.
 

İnsani açıdan tarttık…
 

Hizmet açısından tarttık…
 

Bu şehrin insanlarını kim daha iyi tanır süzgecinden geçirdik tarttık…
 

İnsanlara yaklaşımını tarttık…
 

Tarttık da tarttık…
 

Fatih Mehmet Erkoç’un, Hayrettin Güngör’den on gömlek üstün olduğuna hem fikir olduk…
 

*
 

Bir an özeleştiri yaparak dedim ki:
 

Fatih Mehmet Erkoç görevdeyken en ağır eleştirileri ben yapmıştım…
 

Keza Celalettin Güvenç’e…
 

Keza Veysi Kaynak’a…
 

Daha öncelerine gidecek olursak keza Mustafa Poyraz’a…
 

Hiç biri…
 

Beni mahkemeye vermemişti…
 

Hiç biri…
 

Büyükşehir de çalışan ve 11 yıllık Devlet Memuru olan 2 çocuk annesi Mimar kızımı sürgüne gönderir gibi görevlendirme yapmamıştı veya yapılması için uğraşmamıştı…
 

Hatta belediye içerisinde çalışan bilumum işçi-memur kesimi darmadağın yapmamıştı, işten çıkarmamışlardı...
 

*
 

Arkadaşlarla sohbetin tam koyu noktasında…
 

Cebimden telefonumu çıkardım ve sehpanın üstüne koydum…
 

Diafonu açtım ve Fatih Mehmet Erkoç’u aradım.
 

Herkese de susun bir dakika dedim…
 

Bakalım cevap verecek mi? diye telefonun çalmasını bekledim…
 

Gazeteci arkadaşlar pür dikkat telefonun sesine kulak verdiler…
 

Ve telefon çaldı…
 

Bir, iki, üçüncü çalmadan sonra telefonu açtı…
 

Ben ses vermeden Fatih Mehmet Erkoç aynen şu cümleyi söyledi:
 

''Buyur Mustafa Bey…''
 

İnanır mısınız telefonumu bile silmemiş…
 

Birkaç saniye sessizlik oldu bende…
 

Çünkü çok ağır eleştirilerde bulunmuştum…
 

Ahmet Özdemir’in kongre gecesi görevden alınmasına içerlemiş biri olarak devamlı eleştirmiştim…
 

Yerden yere vurmuştum…
 

Hatta Celalettin Güvenç’in Twetter mesajlarından sonra hem Celalettin Bey’e hem Erkoç Başkana ağır eleştirilerde bulunmuştum…
 

Ben telefonu açmaz diye düşünüyordum…
 

Hele açıp ''buyur Mustafa Bey'' deyince…
 

İçimden işte siyasetçi, işte bu şehrin insanı, işte bizden biri diye geçirdim…
 

Hal hatır sormalardan sonra ''bir ara görüşelim Başkanım'' diyerek telefonu kapattım…
 

*
 

Hatasını anlayıp özür dilemekte bir erdemliliktir diye düşünenlerdenim…
 

Bu yüzden:
 

Hem Fatih Mehmet Erkoç’tan, hem Veysi Kaynak’tan, hem Celalettin Güvenç’ten, hem de Mustafa Poyraz’dan bugünün siyasetçilerini görünce bir özür dileme borcumun olduğunu hissettim.
 

Ve ben bu 4 siyasetçiden eleştiri dozu yüksek yazılarımdan dolayı haksızlık ettiğimi bu günün siyasetçilerinden hele hele Hayrettin Güngör’ü pardon Başkan Güngör’ü ve birkaç kendini bilmez Milletvekillerini gördükten sonra hatalı davrandığımı anlayıp, özür diliyorum…
 

Hakkınızı helal ediniz…