AK Parti Genel Merkezi'nde milletvekilleri ile bir araya gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekonomi politikalarına değinirken, aynı masa etrafında bir araya gelen muhalefet partilerini Macaristan'da yaşanan gelişmelere benzetti.

“Türkiye'nin bu tarihi fırsatı kaçırmasına izin vermeyeceğiz”

Salgın tehdidinin büyük ölçüde geride bırakıldığını belirten ve ekonomik gelişmelere değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, döviz kurundaki rasyonel gerekçesi olmayan yükselişin yol açtığı bir sarsıntıya maruz kaldığını, aldıkları önlemlerle 20 Aralık'tan itibaren piyasaları yeniden istikrara kavuşturduklarını, bu sıkıntının da üstesinden geldiklerini söyledi. Erdoğan, “Salgın döneminde artmaya başlayan küresel emtia fiyatlarının ülkemize yansımaları döviz kurundaki artışın da etkisi ile bir hayli ağır oldu. Karadeniz'in kuzeyinde başlayan savaş ise küresel piyasalardaki dengesizliği iyice artırdı. Özellikle bölgesel durum itibariyle tüm dünya ile entegre ekonomiye sahip bir ülkeyiz. Dolayısıyla küresel düzeyde yaşanan her gelişme bizi de yakından ilgilendiriyor. Bir de buna gözünü para hırsı bürümüş fırsatçıları eklediğimizde milletimiz markette, pazarda alışık olmadığımız derecede yüksek fiyatlarla karşılaşmaktadır. Elbette yüksek enflasyon ve fahiş fiyat artışları sadece bizim sorunumuz değildir, Avrupa ülkelerinin çoğu bizden daha vahim tablolarla karşı karşıyadır. Tüm bunlar bizim milletimize karşı sorumluluğumuzu ortadan kaldıran bahaneler değildir. Türkiye ekonomisine yönelik saldırılar artık aline tehdit halini alınca o dönemde ekonomin başındaki arkadaşlarımızla oturup bir durum değerlendirmesi yaptık. Karşımıza çıkan tabloya bakarak tarihi bir karar verdik. Ya ekonomimizi klasik anlayışa uygun şekilde faiz-enflasyon sarmalına sokup, yatırımları ve harcamaları kısarak işsizliği artıracaktık ya da yeni bir paradigmayı uygulamaya koyacaktık. Biz tüm risklerine rağmen ikincisini tercih ettik. Ülkemiz tarihinde ilk defa faiz-enflasyon denklemini bir kenara bırakarak ekonomimizi yatırım, istihdam, üretim, ihracat, cari fazla yoluyla büyütecek yeni bir programı hayata geçirdik. Önceliğimizi insanlarımızın mevcut işlerinin korunmasına, yeni istihdam alanları açılmasına verdik. Bu ülkenin hiçbir bireyinin çalışacak iş, yaşayacak konut evine götürecek ekmek derdi olmasın istedik. Salgınla birlikte yeniden yapılanan küresel üretim sisteminde ülkemizi önde gelen merkezlerden biri haline getirmek için harekete geçirdik. Sanayimizin, yolların ve limanların çalışıyor olması, ihracatımızın her ay rekorlar kırarak artmayı sürdürmesi hedeflerimize doğru ilerlediğimizin işaretidir. Salgının zirveye çıktığı 2020 yılından bugüne kadar 2,6 milyon kişinin istihdama dahil olması, insanlarımızın işini ve aşını koruma hassasiyetimizin gayesine ulaştığını gösteriyor. Bu gerçekler vatandaşlarımızın günlük hayatlarında yaşadığı sıkıntılara bigane kaldığımız anlamına gelmiyor. Arka planda işleyen bir üretim ve ticaret sistemi olmadan insanlara geleceklerine güvenle bakabilmelerini sağlayacak imkanlar sunabilmek mümkün değildir. Türkiye'yi dünyanın en büyük 10 ekonomisinden yapma kararımızdan asla geri adım atmadık. Bu hedefi milletimizin yeni kızıl elması olarak görüyoruz. Salgın döneminde ara hedefimize, yani istihdamı koruma ve geliştirme gayemize ulaştığımıza göre şimdi yeni bir safhaya geçiyoruz. Bu safhadaki ara hedefimiz insanlarımızın fahiş fiyat artışları ve yüksek enflasyon sebebiyle gerileyen alım güçlerini eskisinin de üzerine çıkartmaktır. Aslında asgari ücrette, işçi ve memur maaşlarında yılbaşında yaptığımız artışlarla bu telafiyi bir nebze gerçekleştirmiştik. Aynı şekilde enerji ve kimi gıda ürünleri başta olmak üzere pek çok kalemde küresel fiyat artışlarını vatandaşlarımıza mümkün olduğu kadar geç ve kademeli yansıtmaya çalıştık. Ancak, Ukrayna-Rusya krizinin enerji ve gıda başta olmak üzere küresel emtia fiyatlarını yeniden yükselişe geçirmesinin ardından yaşanan gelişmeler yeni olumsuzlukları da beraberinde getirdi. Türkiye ekonomisi dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girmeye hazırlanırken hesapsız, kitapsız adımlarla bu fırsatı heba etmeyeceğimizi defaatle dile getirdik. Allah'ın izni ile hem vatandaşlarımızı enflasyona ezdirmeyecek hem de bizi ekonomideki hedeflerimizden ulaştırmayacak bir yöntemle bu işin içinden çıkacağız. Eskiler, 'sabırla koruk helva olur' derler. Biz de milletimizle birlikte mücadele edecek ve mutlaka neticeye ulaşacağız. Geçmişte dünyada siyasi ve ekonomik güç dağılımları yeniden yapılırken ülkemizi çeşitle senaryolar, tuzaklarla bu süreçlerin dışında tutmayı başarmışlardı, inşallah bu defa aynı tezgaha düşmeyeceğiz. Vesayetle, terör örgütleriyle, darbeyle elde edemeyecekleri neticeyi ekonomi üzerinden devşirmeye çalışanların 2023 hesaplarını bozmak hepimizin namus borcudur. Milletimiz asırlardır beklediği yere ulaşmaya bir el uzatımı uzaklıkta olduğunu görüyor, biliyor. Bölgesinin ve dünyanın lider ülkesi olmaya hiç olmadığımız kadar yakın bulunduğumuza tüm kalbimizle inanıyoruz. Milletimize sözümüz var, Türkiye'nin bu tarihi fırsatı kaçırmasına izin vermeyeceğiz” diye konuştu.