Neye imza attığını bilmeyen çoğu emekli, kredi ve kart borcunu ödeyemeyince maaşındaki kesinti ve bloke işlemlerle şoke oluyor. Normal şartlarda yasaya göre; 'memur emeklileri dışındaki' emeklilerin yani SSK, Bağkur emeklilerinin, dul ve yetimlerinin maaşına, üçüncü kişilere (banka gibi) olan borcu nedeniyle bloke konulabilmesi için borçlu emeklinin izninin, rızasının (muvafakatinin) olması gerekiyor.

SADECE SGK VE NAFAKA İÇİN
Bir başka ifadeyle emeklinin izni olmadan maaşa haciz konulamıyor. Haciz yasağının üç istisnası var. Nafaka borçları, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) alacakları ve borçlunun muvafakati. SGK ve nafaka için de maaşın en fazla yüzde 25'i hacze konu oluyor. Yani emekli, dul ve yetimin maaşı, SGK alacakları ve nafaka dışında kişinin muvafakatı olmadan dondurulamıyor. Bu çerçevede maaşa haciz konulamayacağı yani kurumların keyfi uygulamalara girişemeyeceği net. Rıza olmadan haciz varsa buna anında itiraz edip o haczi durdurmak mümkün.

İTİRAZLAR YARGIDAN DÖNÜYOR
Öte yandan emekliler maaşlarını gelir gösterip bankaların kendilerine tanıdığı krediyi son kuruşuna kadar kullanmak istiyor. Böyle bir durumda sözleşmeyle birlikte muvafakatnameyi de imzalamış oluyor. Sayfalarca tutan sözleşmenin maddeleri okunmadan atılan imzalar daha sonra olumsuz sonuçlar doğurabiliyor. Yani taksitlere karşılık emekli maaşının tamamına bloke konulabiliyor. Buna karşı itiraz da maalesef yargıdan dönüyor. Bu konuda örnekler de artmaya başladı.

İŞTE YAKIN TARİHLİ ÖRNEK KARAR
Yakın tarihli örnek kararlardan birine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi imza attı. Olay şöyle gelişti: 913.07 lira emekli maaşı olan bir vatandaş iki bankadan kredi kullandı. Bu kredilerin geri ödemesi ise 913.06 liraydı. Taksitlerin ödenmesi halinde emekliye sadece 1 kuruş kalıyordu. Dolayısıyla maaşın tamamı üzerinde bloke söz konusuydu. Emekli, evinin kirada olduğunu, eşinin de çalışmadığını ve emekli maaşından başka gelirinin olmadığını, eşinin borcu öğrenince boşanmak istediğini belirterek blokenin kaldırılmasını ve yapılan haksız kesintilerin iadesini mahkeme yoluyla talep etti.

DÜRÜSTLÜK KURALI VURGUSU
Banka ise emekli kişinin kredi işlemleri sırasında maaşından kesinti yapılmasına rızası ile muvafakat verdiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istedi. Davanın görüldüğü mahkeme, herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kuralına uymak zorunda olduğuna dikkat çekti.

Kredi çekenin başka teminat da göstermediği için bankaların alacağını tahsil edememe riski oluştuğunu belirten mahkeme kararında, "Muvafakatnamelere göre yapılan kesintiler haksız şart niteliğinde değil. Sözleşme taraflar arasında müzakere edilerek düzenlenmiştir. Aksinin kabulünün hakkın açıkça kötüye kullanımı anlamına geleceğinden davanın reddine karar verilmiştir" denildi. Davacı emekli vekili kararı temyiz etti. Yargıtay ise temyiz itirazını reddetti. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi yakın tarihli bir kararında da (2019/6324 E., 2020/3250 K.) borçlunun serbest iradesiyle imzaladığı taahhütnamenin sonradan kaldırılamayacağına hükmetmişti.