BUGÜNE kadar sustum…

Bana ne dedim…

Bu şehirde koca koca adamlar, yıllarını bu mesleğe adamış saygın isimler varken “elin delisi sen misin?” dedim.

Dedim de dedim…

*

Ancak dün anlatılanları duyunca, bu konuyu dile getirmek şart oldu…

*

Olay şudur:

Bir gazeteci (AKBEL personeli) seçim zamanı bir siyasetçiyi telefon ile taciz eder.

Siyasetçi telefona bakmaz.

En son canına tak diyen siyasetçi telefonu açar der ki:

Ne istiyorsun?

Gazeteci (Akbel personeli) röportaj yapmak istediğini ve ulusal birkaç gazetenin temsilcisi olduğunu, söyler.

Telefon tacizinden kurtulmak isteyen siyasetçi, “gel bakalım, röportaj yapalım” der.

Röportaj yapılır ve destek isteyen gazeteci ’ye (AKBEL Personeli) siyasetçi çıkarır “dokuz yüz TL” para verir.

Gazeteci (Akbel personeli) alır cebine koyar.

Ne bir fatura ne bir resmi evrak vermez.

*

Seçim üzerinden nerdeyse 15 ay geçtikten sonra bu gazeteci (Akbel personeli) bu siyasetçiyi arar.

Bu sefer der ki:

“Bin beş yüz TL borcun var.”

Siyasetçi şokta…

Sorar:

“Ne borcu?”

Gazeteci cevap verir:

“Senin ilanını sitemde yayınladım onun borcu.”

Hoppalaaa der siyasetçi…

Ve şu cümleyi söyler:

“Röportaj dedin yaptın, ulusal gazetede çıkacak dedin çıkarmadın, destek istedin dokuz yüz TL verdim. Ben sana sitende benim ilanımı yayınla dedim mi?”

Demedim…

*

Hem senin siten hangisi der:

Böbürlenerek cevap verir gazeteci “AKBEL Personeli.”

…………….Haber sitesi.

*

Siyasetçi tekrar sorar:

“Senin esas mesleğin nedir?”

Cevap alamaz…

*

Bu sefer patlar:

Git kardeşim git, esas mesleğini yap.

“Yok, yirmi yıllık gazteciyim, falanım, şöyleyim, böyleyim, sitemde ilan kullandım, ilan parası vereceksin, borcun var hadsizliğini yapma” git sen, başka siyasetçileri kandır der.

Ve bürosunun kapısını açar hadi güle güle cümlesini söyler…

*

Bu olay birebir yaşanmış ve kamera görüntüsü ile ses konuşması kayıtlıdır.

*

- Gazetecinin (Akbel personeli) görevi, bir siyasetçiyi röportaj yapmak için telefonla taciz etmek değil.

- Habersiz ilan yayınlamak hiç değil…

- Ve yayınladığı ilan ve reklamlardan bihaber, kişilere sonradan gidip borcun var demek haddi değil.

- Aldığı paranın faturasını vermemek zaten başlı başına suç.

- Bu ne basın etiği ile ilişkilendirilir, ne de basın ahlakı ile…

*

Son yıllarda bu konu, kamuoyunun en çok dillendirdiği konudur. Ve acil önlem alınması gerekmektedir.

*

Demem odur ki:

Bu şehirde kendilerini Cemiyet olarak lanseden ve gazetecileri bir çatı altına aldıklarını belirten sözüm ona dört adet cemiyet başkanı bir araya gelip, bu konuya ivedilikle çözüm bulmalıdır.

Aksi takdirde “bumerang silahı gibi” kendilerine döneceği unutulmamalıdır.

***

DİP NOT: SGK Müdürlüğü yetkilileri, ivedilikle internet basınında bulunan haber site künyelerinde yazılı olan isimlerin ve kendini TV olarak tanıtan bazı medya organlarında canlı yayın yapan spiker konumundaki kişilerin sigortalı olup olmadıklarının denetmen tarafından incelenmesi artık zaruri bir hal almıştır. Devlet, KDV ve stopaj zararına uğratılmaktadır. Bu konu üzerinde ciddiyetle durulması kaçınılmazdır.