İnsanın fıtratında vardır önemsenmek, hatırlanmak hatta aranmak…

Dünyada özellikle ülkemizde değerlerin yıkılmaya başladığı bu çağda bu duyguları bulmak, görmek, nerdeyse bitti.

Akraba akrabayı tanımaz oldu.

Dost arkadaş dediklerimiz, sosyal medya çıktı çıkalı hepsi akıllı telefonlara hapsoldu.

Birbirimize gidip gelmeyi, ziyaret edip mutluluklarına ortak olmayı unuttuk.

Hatta oturup konuşmayı bile…

*

Bugün yazımda unuttuğumuz bu değerlerden dolayı bir farklılık yapmak istedim.

Cana yakın, yüzü güleç, içten, samimi, tanımaktan şeref duyduğum Diş doktoru Fatih Yıldırım kardeşim hakkında birkaç kelam yazmak istiyorum.

Kardeşim diyorum.

Çünkü tanıdığım günden beri onu öyle görüyorum.

*

Onunla nasıl tanıştık anlatayım…

Hepimiz diş koltuğuna oturmaktan korkarız.

Dişimiz ağrıdığında, dünya başımıza yıkılır.

Hele birde diş yaptırmaya hele hele implant yaptırmak zorunda kalsak…

Tanıdığımız şöyle dursun, tanımadığımıza bile sorarız:

-Maraş’ta yapılıyor mu?

-Kim yapıyor?

-Ciddi misiniz?

-Kaç para?

-Ağrı oluyor mu?

-Tehlikesi var mı?

Gibi sorularla eş, dost, tanıdık, yabancı, kim varsa doktor ismi öğrenmeye çalışırız.

Aldığım cevaplar neticesinde bu can dost, Dr. Fatih Yıldırım’ın ismini duymam işte böyle oldu.

*

Telefon açıp randevu almam üzerine, “Dr.Fatih Yıldırım Diş Kliniği’nin” kapısından korka korka girerken güler yüzlü güzel bir bayan sekreterin “hoş geldiniz” sözüyle kendime geldim.

İnanır mısınız? Sanki bir hastane dizaynında tesis edilmiş ferah, geniş, bir bekleme salonu…

Her içeriye giren ayağına ‘galoş’ takmak zorunda…

“Dr. Fatih Bey sizi bekliyor” sözüyle ara koridordan içeriye girerken, o dişçi koltuğuna oturacak olmanın verdiği korku ile kalp atışlarım hızlanmıştı.

Onun güler yüzü ile karşılanmam, tüm korkularımı yenmeme sebep oldu.

Hiçbir ağrı duymadan, implant vidasını ve akabinde geçen kısmi sürede porselen dişleri takması neticesinde, ağız sağlığıma kavuştum.

*

Bu can dostun bugün doğum günü…

Ve ben böyle bir dost tanımaktan, bu şehirde implant diş tedavisi başlatmış olmasından ve ününün Avrupa’da duyulmasından mutluyum, gururluyum.

*

Seni doğuran o ananın ellerinden öpüyorum…

İyi ki doğdun iyi ki varsın…

Şehir dışında olmam vesilesi ile bu doğum gününde yanında bulunamadığımdan dolayı naçizane bu köşe yazımı kabul buyurmanı temenni ediyorum.

Her türlü cezaya razıyım…

Doğum günün kutlu olsun can dost…

***

MİLLETVEKİLİ ADAY ADAYLARINA DUYURU

Seçim kararı alındı ya!

Aday olan olana…

Doğal olarakta basın mensuplarının bu aralar telefonu hiç susmuyor.

Şu ana kadar Ahmet Özdemir hariç hiçbir aday, “Siyasete neden girdiğini” net açıklayamadı.

*

Kimisi siyasette gözükmemesi gereken vakıf gençlerini peşine taktı.

Kimisi de filanca aday adayı olmuş desinler ayağına yattı.

Kimisi yemek davetleri tertip etti.

Kimisi kahvaltı programları.

*

Buradan aday adayı olan kişilere sesleniyorum…

Diyorum ki:

Davetinize koşar adım giden basın mensuplarını bilmem ama beni ve kurumum Kanal Maraş’ı hiçbir aday adayı yemek davetine çağırmasın.

Hele kahvaltı programlarına asla.

*

Demem odur ki;

Bu şehrin basın mensupları silkelenip kendine gelmeli.

Aday adayı olan kişilere demeli ki:

Otel veya bir tesis kiralayıp yemekti-kahvaltıydı bedava olmadığına göre.

Bizimde sizleri tanıtmak için haberlerinizi ve reklamlarınızı yapmamız bedava değil kardeşim demeli.

Ve Kanal Maraş olarak biz bunu diyoruz…

İktidarına da diyoruz…

Muhalefetine de…

*

Kimse kusura bakmasın…

Basın mensubu arkadaşların ve bizim çoluk çocuğumuz…

Evde “Demir leblebi yemiyor?”