BİZİM Mahir Ünal’ın bir danışmanı vardı…

Mehmet Demircioğlu…

Geçen haftalarda Aile Bakanlığına Genel Müdür olarak atandı…

Torpilli mi atandı?

Torpilsiz mi?

Orasını bilemem…
 

*
 

Bu arkadaş Genel Müdür olunca…

Bir paylaşım yapmış…

Demiş ki:

''…Ülül Emrin talimatı ne ise benim vazifem yerine getirmektir…''
 


 

Sosyal Medyayı çok iyi takip eden ve paylaşımlar yapan Salman Özdoğan ise, Mehmet Demircioğlu’nun bu paylaşımına bana göre de güzel bir gönderme yapmış…

Aynen şunu söylemiş:

''Bu zat mahir Ünal’ın danışmanıymış. Giderayak açıktan, tepeden inme aile bakanlığına genel müdür olarak atamışlar. Adamdaki hazımsızlığa, şımarıklığa ve ukalalığa bakar mısınız?

Bunlar mevzuyu yanlış anlamışlar, kendilerine göre çıkar üzerine kurulu bir düzen kurmuşlar, üstünde tepinip duruyorlar...

Bu muhterisler memleket çocuklarıyla eşit ve adil şartlarda yarıştırılsa, bu şımarıklığı da yapamazlardı. Türk milleti tarafından verilen yetki, ilk seçimde millet tarafından tekrar alınması ve bu ucube düzenin son bulması dileğiyle…''
 


 

Daha koltuğa oturur oturmaz, ''Ülül emrin talimatı ne ise benim vazifem yerine getirmektir…'' diyen bir zat…

Paylaşımda etiketlediği kişileri Ülül Emr olarak mı görmüştür?

Onlardan gelecek kanunlara aykırı emirleri bile uygularım mı demek istemiştir?
 

*
 

Yazık, Devletin Memuru olan birisinin daha koltuğa oturur oturmaz böyle bir paylaşım yapması ne kadar doğru?

Sahi Ülül Emr Kimlerdir?

Bu zat biliyor mu acaba?
 

*
 

Sual: Ülül Emr’e itaat etmek lazımdır deniliyor. Bu söz doğru mudur? Ülül emr kimdir?

Cevap: Nisa sûresinin 58. âyetinde emrediliyor. Bu âyet-i kerimede meâlen, ''Ey îman edenler! Allaha itaat ediniz ve Resûle itaat ediniz ve Ülül-emrinize itaat ediniz'' buyurdu.

Burada Ülül-emir, içtihat derecesine yükselmiş olan âlimler demektir.

Böyle âlimler de, herkesin bildiği dört büyük imamdır.

Yani meşhur olan dört mezhebin imamlarıdır.

Bu âyet-i kerimedeki Ülül-emir denilen üstün kimselerin, müctehidler olduğunu, Nisa sûresinin 83. ayeti açıkça bildirmektedir. Bu âyet-i kerimede, ''Ülül-emir, Nasslardan ahkâm çıkarabilen âlimlerdi'' denilmektedir.

Bazıları, Ülül-emir, hâkimler, valiler demektir dedi. Bu söz, nasslardan ahkâm çıkarabilen hâkimlerdir demek ise, doğrudur. Bunlar, âlim oldukları için, Ülül-emirdirler. Hâkim oldukları için değil!

Dört halife ve Ömer bin Abdülaziz “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” böyle idi.

Câhil, fasık veya kâfir olan emirler böyle değildir. Çünkü, hadis-i şerifte, ''Hiçbir kimsenin, günaha sebep olan sözüne itaat edilmez'' buyuruldu. Lokman sûresinin 15. âyetinde meâlen, ''Bilmediğin bir şeyi bana şerik yapmaklığın için uğraşırlarsa, onların bu emirlerine itaat etme'' buyuruldu.
 

*
 

Neyse, dini konularda fazla derine inmemek lazım…

O konular büyük âlimlerin işi…
 

*
 

Ancak Zat-ı muhterem Mehmet Demircioğlu’na naçizane bir şey hatırlatmakta fayda var:

Sen bu Devletin Memurusun doğru…

Ancak daha koltuğa oturur oturmaz yaptığın paylaşım hiç doğru değil…

Çünkü böyle bir paylaşım insanların aklına şunu getiriyor:

''Demek ki onu, o koltuğa oturtanların talimatları kanunlara aykırı da olsa yerine getirecek…’’

Aman ha…

Böyle bir hataya düşme…

Sana emir verenler yarın bir gün oturdukları koltuklarından giderlerse, hele bir de kanuna aykırı onların sözlü talimatları-emri ile yaptıkların ortaya çıkarsa…

Seni kimse kurtaramaz…

Demedi deme, Mehmet Efendi…

Sen her talimatı yazılı al...

Sözlü değil...

Bak her nasihatı öyle kimselere de vermem haaa...

Kıymetini bil...