Bu mesleğe soyunurken, Mehmet Fiskeci abim söyledi:

 

"Bu şehirde köşe yazarlığı yapmak, zor dostum zor.

 

Kimseye yaranamazsın?

 

Muhalefet hakkında eleştirisel yazı yazsan, tehdit edilirsin?

 

İktidarı övsen, hemen yafta yapıştırılır. Kaç para aldın?

 

Velhasıl kelam, şunu unutma:

 

Doğru bildiğini yazdığın müddetçe, okunursun.

 

Ve kamuoyu senin yazılarını, dört gözle bekler..."

 

Bizde, Mehmet abimizin, sözlerini kulağımıza küpe ederek, doğru bildiğimizi yazmaya çalışıyoruz.

 

Geçen hafta, hem MHP hem AK Parti, Kahramanmaraş milletvekili liste açıklanması ile alakalı, bir yazı yazdım.

 

Vay sen misin? Yazan.

 

MHP'nin sanal alem cenahı diyor ki;

 

Biz memnunuz adaylarımızdan, sen AKP'yi eleştirebiliyorsan git onların adaylarını eleştir.

 

AK Parti'nin sanal alem cenahı diyor ki;

 

Ne de olsa mehepe'li işte. Yandaş kalem.

 

Anlayacağınız kimseye yaranamıyorsunuz?

 

Buradan o sanal âlemde boy gösteren, sevgili okuyuculara sesleniyorum:

 

TAMAM, muhteremler.

 

Sanal âlemde, lidersiniz anladık...

 

TAMAM, kardeşler.

 

Sanal âlemde, Mangalda kül bırakmıyorsunuz?

 

TAMAM, biraderler.

 

Sanal âlemde, sözüm ona, isminizin gözükmesi için, vurun abalıya misali, hemen Donkişotluğa, soyunuveriyorsunuz?

 

Hepsine tamam.

 

Ama anlamadığım nokta şu:

 

Bu telaş, bu abanma, bu hırs, bu öfke, bu bencillik, bu at gözlüğü ile bakma sevdası niye?

 

Kapalı kapılar arkasında, yazdığımız yazılara, yorumlarda bulunanlar, bizim yazdıklarımızı aynen tekrarlıyorlar mı? Tekrarlıyorlar...

 

Peki değişen ne.

 

Eeeee dostlar, alışverişte, pardon sanal âlemde görsün.

 

Birşeyi anlamış değilim.

 

Bu şehirde yanlışlıkları, yolsuzlukları en çok yazan benim.

 

Mesela 9'a kadar, İmar yolsuzluklarını yazdım.

 

Kimsede tık yok.

 

Mesela hazine arazilerini ekip biçenleri yazdım.

 

Kimsede çıt yok.

 

Mesela odalarda ki şişkin faturaları yazdım.

 

Kimse cesaret edip, sorma ihtiyacı bile hissetmiyor.

 

Ancak ne zaman siyasi anlamda, MHP'ye veya AK parti hakkında bir yazı yazsam, hemen sanal alem kahramanları, ortaya çıkıveriyor.

 

Bir kez daha yazıyorum ve soruyorum:

 

Milletvekilliği liste sıralaması bu şehir için önemli mi? önemli...

 

Hele hele 1 ve 2 hatta 3 sıralar...

 

Çünkü geriden gelenleri sürükleyip götürebilmeleri için.

 

AK parti'ye bakalım:  1- Mahir Ünal 2- Veysi Kaynak, bu isimlere ses çıkaran yok ama, diğer adaylar için kendi partilerinde yüksek sesli konuşulmasa da eleştiri var mı?

 

Var...

 

MHP'ye bakalım: 1- Fahrettin Oğuz Tor 2 - Sefer Aycan, bu sıralamaya MHP içinde eleştiri var mı?

 

Kesinlikle var... 

 

CHP'yi yazmıyorum çünkü, önseçimle gelen adaylarını, 7 Haziran da kazanamadığı için listeden çıkardılar. 1 sıra adayı yazılan Ali Öztunç'u tanıyan yok...

 

Bu listelerdeki vekil aday isimleri ile, 1 Kasım seçimlerindeki sonuç ne olur?

 

Ben bilmem, sağır sultan bilir mi dersiniz?

 

Yoksa kimin kondisyonu iyiyse, kimin fizik gücü kuvvetliyse, o maçı alır götürür mü?

 

Ne o, kısık sesle, Teşkilatlar mı dediniz?

 

Bakın işte onlar bence bir takımın Teknik Direktörleri...

 

Teşkilat, Milletvekili adaylarını iyi organize eder, iyi programlar düzenler, seçmenle iletişimini sağlamak adına sahaya iyi sürerse?

 

O takım maçı kazanır...

 

Yokkk, Milletvekili adaylarını hazırlamaz, yakınında olmaz ise o takımın hezimeti kaçınılmaz olur.

 

Bu arada oyuncu yani milletvekili kendine bakmalı, iyi bir ekip kurmalı ve teşkilatı ile uyumlu olmak zorunda...

 

Ben nasıl olsa çalışsam da, çalışmasam da, milletvekiliyim derse, yandı gülüm keten helva...

 

KURAL :

 

1-Maçı kaybeden takım oyuncusu milletvekilliğinden olur.

 

Birdaha listeye yazılmalı mı? Yazılmamalı mı?

 

2-Maçı kaybeden takımın yönetim kurulu tarafından Teknik direktörleri değiştirilir.

 

Değiştirmeli mi? Değiştirmemeli mi?

 

İşte bunlara doğru cevap verdiğimiz zaman, kazanan hep Kahramanmaraş olur...