Türk milleti, sayısız gönül insanı çıkarmıştır bünyesinden. Yunus Emreler, Hacı Bektaşiler,  Mevlanalar, Nasreddin Hocalar ve daha niceleri. Her biri ayrı bir alanda yol gösterici olmuştur. Bizler çocukluğumuzda bu yüce insanları tanıma fırsatı bulduk. Onlardan anlatılan hikâye ve nüktelerle büyüdük. Maalesef yeni nesil teknolojiye bağlı kalınca, bu gönül erlerini tanıma ve onların eserlerinden faydalanma imkânı bulamadı. Bugün burada pek çok yönüyle hayatımıza girmiş bu insandan birini anlatmak istiyorum.

 

Nasreddin Hoca…

 

Âlim, molla, kadı, hikmetli bir gönül ehlidir. Fıkralarında; müderris, vaiz, eş, baba ve komşu olarak çıkar karşımıza.

 

Deha dolu nükteleriyle bizi güldürür ve düşündürür, gönül ehli güzel insan. Fıkralarıyla toplumun sosyolojik yapısını ve insanların psikolojik durumlarını gösterir. Toplum hayatına bu kadar yer edinmiş ve toplumu etkilemiş başka bir insan var mıdır, bilemiyorum.

 

Her türlü sorunu aklı, bilgisi ve hazır cevaplı lığıyla çözen, keskin zekâ sahibi, daima güldürerek düşünmeyi seçmiştir. Güldürmek ile gülünç duruma düşmek arasındaki ince çizgiyi çok iyi korumuştur. Fıkralarında gülünç duruma düşüyor gibi gözükse de, hiçbir zaman öyle olmamıştır. Kıvrak zekâsı onu hep sonunda haklı çıkan yapmıştır. Galiba rahmetli Kemal Sunal’ı da bu yüzden sevdik.

 

13. yy Anadolu’sunda yaşamıştır. Yaşadığı dönemi, fıkralarında çok iyi anlatmıştır. Ama sadece O yüzyıla bağlı kalmamış, onu sevenler yaşamadığı devirlerde bile, hatta günümüzde de, onunla ilgili fıkralar anlatmıştır. Bu da tesirinin ne kadar çok ve etkili olduğunu bize göstermiştir.

 

Hikmet ve hisse dolu fıkralarında anlattıkları halk tarafından çok iyi benimsenmiş, fıkralarındaki birçok söz de bizlere deyim olarak miras kalmıştır.

 

Bunlardan bazıları;

 

Acemi bülbül bu kadar öter.

 

Buyurun cenaze namazına. 

 

Bindiği dalı kesmek.

 

Damdan düşenin halini damdan düşen anlar.

 

Geç yiğidim geç.

 

Ben senin gençliğinide bilirim İpe un sermek.

Parayı veren düdüğü çalar.

 

Sermayeyi kediye yüklemek.

 

Ye kürküm ye.

 

Yorgan gitti kavga bitti.

 

Hoca gibi eşeğe ters binmek.

 

Bu kadar hayatımıza işlemiş ve yer ediniş bir insandır.

 

Bize mizahı ve dünyaya mizah ile bakmayı öğreten bilge, her hareketinde ince bir ders vermiştir. Şu günümüzde de Hocamızın mizah anlayışına ne kadar çok ihtiyacımız var. İnsanlar mizahı unutmuş yada laubalilik olarak görmüştür. Bu nedenle en ufak meselede bile çok ciddi tavırlar takınılmıştır. Böylece sorunların çözümü yerine yeni sorunların ortaya çıkmasına neden olunmuştur. Özellikle kendilerini eleştirenlere veya olumsuz fikirde bulunulanlara karşı oldukça sert tepki vermeleri de bu espri anlayışını kaybetmemizdendir.

 

Günümüzde mizah, argo ya da küfürlü konuşma olarak algılanmıştır. Bu nedenle televizyonlarda ve radyolarda argo ve küfürlü konuşmalarla espri yaptığını zanneden seviyesiz insanlartüremiştir. Mizahıyla insanları düşündürüp güldürme becerisi sergileyemeyen ve kıvrak zekâya sahip olmayan bu insanlar, bol küfürlü konuşmalarla kendi seviyelerini göstermişlerdir.

 

Şu günlerde Hocamızın zekâsına ve olayları yorumlama olgunluğuna çok ihtiyacımız var. Çekilmez hayatı daha anlamlı ve yaşanılır kılan ‘’Büyük İnsan’a’’ selam olsun.

 

Not: Mustafa Şahin’in, Eşeğine Ters Binen Bilge adlı eserinde hocamızı anlatıyor, ben çok beğendim. Sizin deokumanızı tavsiye ediyorum.