''Bir toplum gerçeklerden ne kadar uzaklaşırsa, gerçeği söyleyenlerden o kadar nefret eder!'' (George Orwell)

*

Belki de bu yüzden; Korkmadan, çekinmeden, makam ve mevkisine bakmadan, eleştiri yapmamı kabullenmeyen siyasetçilerin bazıları tarafından sevilmemem…  

*

Belki de bu yüzden; Halkın yanında ve halkın sorunlarını haber yapmamdan dolayı holding patronları tarafından istenmemem…

*

Ben gerçekleri vicdan süzgecinden geçirip kaleme aldıkça; hem siyasetçiler, hem patronlar, kendilerine çeki düzen vereceklerine, silkelenip kendilerine geleceklerine, daha bir hırçınlaşıp saldırı pozisyonu aldılar…

*

Ben gerçekleri yazdıkça; Adliye’ye koştular…

*

Ben gerçekleri yazdıkça; Sahte sayfalar, trol hesaplar açarak, onlardan medet ummaya başladılar…

*

Ben gerçekleri yazdıkça; 11 yıllık memur olan kızımı görevlendirme adıyla sürgüne yolladılar…

*

Ben gerçekleri yazdıkça; siyasetçisi, gazetecisi, esnafı, işadamı, patronu, korku dağları o kadar sarmış ki; aman senle gözükmeyelim, fotoğraf çektirmek mi? Aman kardeşim çek ama paylaşma, kulun kurbanın olayım diyerek, hatta telefonlara bile çıkmamaya başladılar…

*

İster ukalalık deyin, ister megalomanlık arkadaş; Başarılı bir hizmet ve çalışmayı yaptığında takdir eden, halkın zararına bir işe imza attığında yerden yere vuran bir tarz ile Kahramanmaraş yerel basınına bambaşka bir bakış açısı getiren bendim...

*

İktidar, Muhalefet hiç ayırt etmeden Milletvekillerini korkmadan eleştiri bombardımanına tutan da bendim… Büyükşehir Belediye Başkanının yaptığı yanlışlardan dolayı eleştirilerimle yerden yere vuran da…

*

Koskoca bir Mahalle Halkını atık sularından dolayı kokudan uyutmayan, cilt kanseri olmasına sebep olan, hayvanların dahi içmediği kanala bırakılan suya Türkoğlu ilçesinin kanalizasyon suyu diyen, sahte yapı kayıt belgesi alarak Ahırdağ’ından bu şehrin sahibi benim dercesine, bu şehre bir hayır çeşmesi yaptırmayıp, devasa şato yaptıran (parası var ki yaptırıyor gözümüz yok) holding patronuna kafa tutan da bendim… Meydan okuyan da…

*

Böyle olduğu için bazı siyasetçiler ve holding patronu benden nefret mi ediyorsunuz; Çok da tın dı!

*

Şimdi bir acı gerçeği daha dile getirmek istiyorum:

Yani Ak Parti yetkililerine Kahramanmaraş’ta her geçen gün irtifa kaybettiklerini ve halkın artık kendilerini sorguladıklarını, bu durumun böyle gitmeyeceğini, kaybetmeye doğru gittiklerini haykırmak gerçeğini!

*

Bu şehirde, AK Parti de tek güç ben olayım diyen eski Büyükşehir belediye Başkanı Fatih Mehmet Erkoç, kendisine rakip olarak gördüğü Ahmet Özdemir’in İl Başkanlığını, hem de kongre gecesi onu alaşağı etmek adına o zamanın Milletvekillerinden Mahir Ünal ve İmran Kılıç hariç, diğerlerinin de desteğiyle görevden alınması için yapılan çalışma sonucunda Kahramanmaraş’ta AK Parti yokuş aşağı gitmeye...

Ve sorgulanmaya?

Ne oluyor kardeşim? Demeye başlandı...

*

AK Parti’ye emek veren, az biraz sivrilen olduğunda onun ceketinden tutup alaşağı etmek adına çelme takmalar, küstürmeler, git sen bu partide işin yok demeler, hangi görevde olursa olsun reva mı görülecekti?

Siyasete bakış açısının değiştiği, ne kadar emek verirsen ver, parti içinde güç savaşı yüzüne bir anda silinme mi olacaktı?

İşte bu adım Kahramanmaraş’ta AK Parti’de siyaset yapanların şapkasını önüne koyup düşünmelerine sebep oldu…

Bana göre; Bu hamle Fatih Mehmet Erkoç’un siyasi hayatındaki en büyük hatasıydı…

*

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın kongre için Kahramanmaraş’a geldiğinde Ahmet Özdemir’e halkın sevgi selinde bulunması karşısında ''Biz yanlış mı yaptık? İvedilikle rapor alınsın'' talimatı sonucunda Ahmet Özdemir’in erken seçim kararı alınması neticesinde Milletvekili yapılması ve Fatih Mehmet Erkoç ile birlikte hareket eden Celalettin Bey dışındaki diğer vekillerin yanlış yaptıklarının ortaya çıkması üzerine listeden çıkarılıp yeni isimler ile seçime gidilmesi, Fatih Mehmet Erkoç’a karşı ilk raundun kazanılması oldu…

Çünkü Fatih Mehmet Erkoç, bir erken seçim sathını hesaba katmamıştı…

*

Bu kapışma sonucunda alınan erken seçim kararı ile yapılan genel seçimler sonrası oluşan listeler bakımından dengeler birden Mahir Ünal’a döndü…

Ve Kahramanmaraş’ta Mahir Ünal hegemonyası başladı…

Çünkü Celalettin Bey dışındaki Vekillerin, onunla birlikte hareket ettiğini sağır sultan bile biliyordu…

Sonra ne mi oldu?

Yerel seçim sathına girildi…

Ve yerel seçim öncesi Fatih Mehmet Erkoç’un ipi çekildi…

Erkoç; Aday gösterilmeyerek bir nebze İl Kongresindeki yaptığı yanlış hamlenin bedelini Büyükşehir Belediye Başkanlık koltuğunu kaybederek ödedi…

Çünkü AK Parti kurulduğundan bu yana Fatih Mehmet Erkoç ismi Genel Merkezde çok iyi tanınıyor ve bir dönem daha Büyükşehir Başkanı olur gözüyle bakılıyordu…

Mahir Ünal ile yıldızının barışmadığını ise herkes biliyordu…

*

Yerel seçimler de Fatih Mehmet Erkoç ismini ancak güçlü bir isimle devire bilinirdi…  

Ve Hayrettin Güngör ismi ortaya çıktı…

Hem de şaşalı bir şekilde ''Belediyeler Birliği Genel sekreteri ve Belediyeler konusunda kitaplar yazmış'' denilerek aday yapıldı…

Bütün Milletvekilleri, STK’lar, Yerel Basın tam destek verdi…

Herkes Hayrettin Güngör için çalışıyordu…

Göksun’lu olması dilden dile konuşulurken, bu şehirde okuduğunu, Dumlupınar mahallesinde ve Muallim Hayrullah okulunda okuduğunu yazarak kamuoyu baskısını dindirmiştim…

*

Ancak bir şey hesap edilmedi…

Hayrettin Güngör’ün başkan seçildikten sonra kimseyi dinlemeyeceği…

Koltuğa oturur oturmaz, Fatih Mehmet Erkoç hakkında ''Belediye’yi borca sokmuş, milyonlarca TL borç içindeyiz, hizmet yapamayız, ancak küçülmeye gider borçları ödemek için çalışırız'' söylemleri ile kamuoyuna Erkoç kötü lansedilirken, Necip Fazıl Kültür Merkezinde bu borç lafları için Erkoç ile Güngör’ün ağız dalaşına girdikleri ve tartıştıkları kamuoyunda duyuldu…

Artık mızrak, çuvala sığmaz olmuştu…

Kahramanmaraş AK Parti’de güç savaşı son hızla devam ediyordu…

Fatih Mehmet Erkoç’un aday yapılmayıp Hayrettin Güngör’ün aday yapılması ile başlanan süreç sonunda öyle bir noktaya gelinmişti ki…

Mahir Ünal, Hayrettin Güngör’e destek olmak adına,  Ekim 2019 tarihinde kentte görev yapan ulusal ve yerel basın mensuplarıyla bir araya gelerek ''ilk defa basın ile belediyeler arasında iyi bir çalışma gerçekleşti. Bu diğer illerde örnek olacak'' diyerek komisyon kurulmasına ve basının kategorilere ayrılmasına ön ayak oldu…

Ancak evdeki hesap Güngör’e uymadı…

Mahir Ünal’ın kendisine destek olmak için çıktığı bu yolda, Sayın Ünal’ın yaptıklarını elinin tersiyle itti…

Bir nevi ''güç bende'' dedi…

''Ben yerel basın falan tanımam, daha önceki Büyükşehir Başkanı basına milyonlarca para dağıtmış ben dağıtmam'' diyerek bir nevi basını, zan altında bıraktı…

Kim ne almış? Hangi basına milyonlar aktarılmış? Yapın açıklama denildiği halde hiçbir açıklama yapılmadı…

*

Mahir Ünal baktı ki, iş sarpa sarıyor…

Çamlıca Restoran da, Haziran 2020 de Yerel Medya ile bir araya gelerek ''ben bir seviyeye getirdim. Artık komisyon olayın da yokum, çekiliyorum'' diyerek daha önce yapılan yanlıştan döndüğünü belirtmesi, günlerce basın mensubu arkadaşlar arasında konuşulmasına yol açtı.

Durup dururken yerel seçimler üzerinden bir yıldan fazla süre geçince, neden bu sözleri söylemişti?

Kendisinin uygulamaya çalıştığı sistemi en başta kendi şehrinin Büyükşehir Belediye Başkanı yıktığı için mi? Böyle bir özeleştiri yapma ihtiyacı hissetmişti?

Hem de Hayrettin Güngör’ün bulunduğu bir toplantıda…

*

Bu toplantıdan çıkan birçok arkadaş, yanıma gelerek bunları söylediğinde…

Şunları söylemiştim:

Hayrettin Güngör, yerel basın ile arasına uçurumlar koydu…

Bırakın yerel basını, Halk’ı belediyeden uzaklaştırdı…

Makam katına kimsenin çıkmasını istemiyor…

*

Tecrübeli siyasetçiler der ki;

''Bir Belediye Başkanı koltuğa oturduğunda nasıl başlarsa görevine, öyle devam eder…''

''Değişmez…''

*

Artık ‘’dikiş tutmaz’’ diye bir tabir var ya!

Hayrettin Güngör’le bu şehir arasında dikiş tutmaz bir yörüngeye girildi…

Çünkü Hayrettin Güngör, Bürokratlıktan geldiği için, ilçe belediye başkanlarından tutun da, alt mevkideki kişilere kadar kendisinin personeli ve memuru zannediyor…

Yerel medyanın bile kendisine el pençe divan durmasını isteyen bir yapıya sahip…

Kibir had safhada…

Kendini üstün görme had safhada…

İnşallah AK Parti, bu şehirde İstanbul’un, Ankara’nın düştüğü duruma düşmez…

*

Ve son sözlerim:
 

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ...