Pazartesi günleri, yeni bir haftaya başlamanın ilk günü.

 

Bilgisayar klavyesinden uzak durup, kim ne yazmış, hangi konulara değinmiş, ulusal ve yerel günlük gazeteleri okumak istiyorum.

 

Benim üstüme de yapışan tatil gününün rehavetini biraz atayım, duygusal olan yanımla baş başa kalayım diyorum.

 

Mümkün mü?

 

Sabah gazetesinin güney ekinde, Kahramanmaraş’tan bir haber var. Okudukça nevrim dönüyor, tepem atıyor…

 

Haber başlığı aynen şöyle: “Türkiye'de matem Paralel'de alem”

 

Haberde bir fotoğraf, fotoğrafta tanıdık ve tanıdık olmayan yüzler.

 

Bize göre normal olan bu fotoğrafı, allamış, pullamış, terör olayları ile bağdaştırarak daha önceleri methiyeler düzdüğü, şu an hasım olduğu KMTSO Başkanına zarar vermek adına, o gecedeki konuk misafirlerin hepsinin, KMTSO yönetim kurulu üyelerinden ise Furkan Bayazıt, Haluk Attaroğlu ve Kadir Gülkesen'in isimlerini yazmış, Hüseyin Özdal, Serdar Zabun, M.Akif Gölcü ve Adnan Toprak’ın isimlerini yazmayarak haber yapmış.

 

Haberi yapan kim; Son günlerde köşesinde P.İ.Ç kısaltılmış sözcükleri kullanan ve aleyhine 100 bin TL tazminat davası açılan Sırrıberk Arslan.

 

Şimdi bir dakika dur arkadaş…

 

Sende bu şehirde yaşıyorsun, bende...

 

Bu şehre her kim ihanet ederse, lanetlerim, kınarım, ayıplarım.

 

Gazetecilik, bu şehre zarar vermek olmamalı.

 

Gazetecilik, Gaziantep’in elinden bu misafirleri şehrimize gelmesi için davet eden ve alan, gün içindeki toplantılarla yorulan saygın kişileri yaz olması sebebiyle kendi yazlık evine götürüp ağırlamaya çalışan KMTSO Başkanına sırf zarar vermek adına bir fotoğraf karesiyle “Türkiye de matem Parelel’de alem” başlığı ile haber yapmamalı.

 

Nasıl haber yapacağına karışmak haddim değil.

 

Zaten öyle bir yaklaşım içerisinde de bulunmam.

 

Ancak bu şehir için gelen o saygın insanların bulunduğu ortam ile alakalı ‘Alem’ kelimesini kullanmana gücümün yettiği kadar karşı çıkarım.

 

Habere konu olan fotoğrafta, ne var?

 

Bir kemancı ve udi.

 

Niçin ordalar; öğrendiğim kadarıyla tasavvuf müziği çalmak için.

 

Fotoğrafta müzik sesi duyulmadığına göre, “Ankara’nın bağları ve Urfa dağlarında gezer bir ceylan” türküsünü de söylediler yerine çiftetelli ile Kırıkhan havası da çaldılar oynadılar desen inanılır.

 

Kemal Bey zevki sefası için mi kemancı ve udi çağırmış.

 

Hayır.

 

Kahramanmaraş’a gelen üst düzey kamu ve bankacı konuklarını ağırlamak, onlara misafirperverliğimizi göstermek için çağırmış.

 

Mangalı yakmış, yedirmiş içirmiş.

 

Gelen misafirler, keman, ud, mangal görmemiş insanlar değil.

 

Şimdi bu yaptığın haber ile övünebilirsin

 

Kemal beye zarar verdiğini düşünebilirsin.

 

Ama şunu bilmelisin ki, esas zarar verdiğin şehrimiz olmuştur.

 

Bu insanları bir daha bu şehre getirebilir misin?

 

Maalesef hayır...

 

Ve ben bu şehre sevdalı biri olarak, yine kaybeden şehrim olmuştur diyor, seni kınıyorum.

 

Bir iki satır yazıda, bu haberin yapılmasına vesile olan fotoğrafları, sana servis eden kişiye yazmak istiyorum…

 

Eyy, şerefsiz, satılmış, adi insan.

 

Sofrasına oturduğun bir insanın, Kahramanmaraş için gelen hepsi birbirinden nezih ve değerli misafirleri ağırlarken resimlerini çekip servis etmekle başın arşa değdi mi?

 

Egon tatmin oldu mu?

 

KMTSO Başkanına, ohh zarar verdim diye düşünüyor musun?

 

Kis, kis gülüyor musun?

 

Utanmaz, arlanmaz, haysiyetten yoksun kalmış insan.

 

Köpek bile yediği ekmeğe ihanet etmez.

 

Sen nasıl bir insansın?

 

O gönderdiğin fotoğraf veya fotoğraflar Kahramanmaraş’a ihanet ettiğinin belgeleridir.

 

Sabah gazetesinin güney ekini çerçeveletip yatağının başköşesine asmalısın.

 

Ve ben diyorum ki;

 

Bu şehir için bir çivi çakılması adına davet edilen üst düzey Misafirlerin bulunduğu ve konukseverliğimizin gösterilmeye çalışıldığı bir resimden medet umacak kadar alçalabiliyorsak…

 

Yediğimiz çanağa pisleyebiliyorsak...

 

Ve bunun adına gazetecilik diyecek kadar arsızlaşabiliyorsak…

 

Bu şehirde mertlikte kalmamış, yiğitlikte.

 

Not: Yakında Fotoğrafı servis eden şahsın ismini açıklayacağım.