SEVGİLİ Kardeşim Veli Karalar, kendi sosyal medya hesabından bir paylaşım yaptı dün…
 

Birine seslenmiş olmalı ki…
 

Şöyle dedi:
 

‘’Mahir Ünal gitti, gelebilirsin!!’’
 


 

Allah Allah…
 

Kime sesleniyor acaba diye düşünürken…
 


 

Osman Bilgiç yorumda sordu:
 

‘’Kim gelecek ki?’’
 


 

Karalar anında cevap verdi:
 

‘’Hani ‘Mahir Ünal artık Maraş'a gelemez’ diyen bir abi vardı. Bugün Bertiz tarafına program yapmış kendine…’’
 


 

Şöyle bir faceyi taradığımda gördüm ki; Fiskecizade Bertiz’e gitmiş…
 


 

Hani bir yazısında Mahir Ünal hakkında; ‘’Zaten son dönemi, bir daha Maraş’a bile yönünü dönmez! Dönse de nasıl karşılanacağını düşünmek dahi istemiyorum...’’ deyip…
 

Bir gün sonra şöyle yazmıştı:
 

‘’Bendenizin Sayın Ünal’a her daim, hayatım boyunca unutamayacağım bir minnet borcum var. O’nun da ne olduğunu kendisi de, en yakın arkadaşları da bilirler. O bakımdan, üzdüysem, kırdıysam, Sayın Mahir Ünal’dan Özür diliyorum…’’
 


 

Kıvır Fiskecizade kıvır…
 

Yaşında geçti ama cidden iyi kıvırıyorsun…
 


 

Bu Fiskeciza de de, gerçekten yüz kalmamış olmalı ki, önceki günlerde ‘’gazetecilik’’ ile ilgili bir yazı yazmış…
 

Soner Yalçın’ın bir yazısını alıntılamış…
 

Ve demiş ki:
 

‘’…Diyeceksiniz ki, ‘Senin bu meselede yazacak gücün, cesaretin, bilgi-birikimin yok mu da başkasının yazısı ile millete gazetecilik ayarı, dersi vermeye kalkışıyorsun!

Haşa, kimseye ders ve ayar verdiğim yok. Haddim de değil üstelik. Yazacak olsam, Allah’a şükürler olsun, hepsi var.  Var da, sıyrık it gibi çemkirenler çok.

Şehrim örneğin, çoğu karakter sorunu yaşıyor. Memleketim, sahibi olmadığı şerefin reklamını yapanlarla dolu. Karakter dediğiniz şey de olsa olsa sayıları giderek artan ‘outlet’ mağazalarında mevsim sonu indirimlerinde satılır hale geldi…’’
 


 

Fiskecizade’ye diyorum ki:
 

‘’Sıyrık it’’ kelimesi sana çok güzel yakışıyor…
 

Çünkü Mahir Ünal hakkında atıp tutan sensin…
 

Sonradan özür dileyen de…
 


 

Ayrıca…
 

Şereften ve karakterden bahseden de en son kişi, sen olmalısın…
 

Çünkü bu şehir de:
 

Bir adın çıkmış, dürümcü başı’na…
 

Bir adın çıkmış, pastane önlerinde bekleyen yusufçuk kuşuna…
 


 

Sen ki; Antep yolunda ki bir pastane önünde, boynunu büküp arkana topladığın fertleri, beleş kahvaltı yaptırmak adına sana söylenen ağır sözleri yiyen kişi olarak, ne şereften bahsedebilirsin ne karakterden…
 

O pastane içinde çalışan garsonların seni gördüklerinde sana karşı neler konuştuklarını duyup, duymamazlıktan gelmek bile şerefsizliğin ve karaktersizliğin alasıdır…
 

Bir daha gazetecilik ile ilgili ağzına bir laf alma…
 

Çünkü bu şehir de, gazeteciliğin yüzkarasısın!
 


 

DİP NOT: Bir zamanlar Yener Atlı ile polemiğe girmiştin. Yener Atlı yazdığı bir yazısında; ‘’Benim adımı geçirecek bir yazı yazarsan, seni Trabzon caddesinde etekle gezdiririm’’ cümlesini yazmıştı…
 

Bunu sakın unutma…