ŞÖYLE bir uyanıklıktan söz ediyorum:

Bir insan...

- Geçmiş belediye içerisinde her zaman bir koltuk bulabiliyorsa…

- Poyraz döneminde kendini başkan yardımcısı, Erkoç döneminde Daire Başkanı olarak görev tevdi ettirebiliyorsa…

-  2013 yılında yerel seçim öncesi diğer AK Parti aday adayları; “Mahçiçek, Buluntu, Sabancı, Gökşen ve Mazı” hakkında, el altından dilekçeler hazırlatıp, bunları fotokopi ile çoğaltıp, kendi grubuna yakın bazı insanlar tarafından AK Parti Genel Merkezine şikâyet mahiyetinde gönderttirebiliyorsa...

- Bu dilekçelerde her bir aday adayı ile ilgili mesnetsiz iddialarda bulunup, karalar çalmak adına kul hakkı yiyorsa…

-  Onca alavereden sonra dindarlar arasında hâlâ güven veren bir unsur olmayı başarıyorsa...

-  Hayrettin Güngör Başkan’ın kendisini Kültür ve Spor Daire Başkanlığından alması ile hiç hoş olmayan ve yakışmayan cümleleri ağzından sarf edebiliyorsa…

-  Eski dümenlerini bu kadar kolay bir şekilde unutturmayı başarıyorsa...

Uyanıktır tabi...

Ama benim “Cevdet Kabakçı”ya “uyanık” dememin temel nedeni bunlar değil...
 

*
 

“Cevdet Kabakçı” çok uyanık bir adam...

Çünkü:

Hiç kimse her dönemin adamı olma ruhunu “Cevdet Kabakçı” kadar çözemedi.

Poyraz döneminde kendini başkan yardımcısı yapan kişinin karşısına, başkan aday adayı olarak çıktı…

Bir nevi eskilerin deyimi ile yediği çanağa “şey” etti…

Erkoç döneminde ise her ne hikmetse, Kültür ve Spor Daire Başkanlığı koltuğuna oturdu.

Hangi güç, hangi eller, o koltuğu ona verdi? Meçhul…
 

*
 

Son günlerde “Cevdet Kabakçı”nın yine bir kumpaslar zinciri içerisinde olduğunun duyumlarını alıyorum.

Şehrimizde “ünlü bir özel şirketin” yönetimini devralma kumpası…

Geçmişteki yerel seçimlerde nasıl dilekçeler hazırlattırılıp AK Parti Genel Merkezine gönderilmişse…

Şimdide bu ünlü özel şirket yönetimini devralma uğruna yine dilekçelerin havada uçuştuğu söz ediliyor…
 

*
 

Bu hırs, bu şevk, bu koltuk kapma denkleminin içinde:

- “Belediyeden atıldım ama bakın yine güçlüyüm deme lüksü” var.

- “Siyasilere üstten bakma düşüncesi” var.

- “Daire başkanlığından gitsem de, siyasileri her halükarda ayağıma getireceğim deme cesareti” var.

- “AK Partili belediye” var.

- “Zengin Müslüman havası” var.

- “Yeni bir para kazanma stratejisi” var.

Kısacası var oğlu var.

Ne çıkar bütün bunların toplamından?

Ne çıkacak?

- “Koltuk kapmak uğruna alavere dalavere” çıkar. Ondan da önemlisi...

- “Amaca giden her yol mubahtır ruhu” çıkar.
 

*
 

İddia ediyorum:

Bin Nicollo Machiavelli bir araya gelse…

“Cevdet Kabakçı”nın “amaca giden her yol mubahtır” ruhuna dair yansıttığı şu sentezi mümkün değil yansıtamaz.

- “Siyasette bir yerde değilsen, siyasetin her zaman baş tacı ettiği, ünlü bir özel şirketin yönetiminde, söz hakkı sende olmalıdır.”

Cevdet Kabakçı’nın asıl uyanıklığı işte buradadır.

Ne deniyordu bu tür durumlarda?

“Uyanıkları severim ama benden uyanığını asla.”

Ve ben…

Belediyedeki görevinden alınan Kabakçı’nın, siyasilere gövde gösterisi yapmak uğruna ünlü bir özel şirket Yönetimini ele geçirme stratejisi içerisinde bulunmasını bu şehre bir ihanet olarak görüyorum.
 

*
 

DİPNOT: Nicollo Machiavelli; Siyasetin ahlak ile bağını koparan ve temel değerlerimizi siyasetin dışına iten en kaba tabiri ile "Amaca giden her yol mubahtır” düşüncesini siyaset felsefesinin içine sokan kişidir.