OKUDUNUZ MU? Bilmiyorum ama…

Yılmaz Özdil; “Valla sizi bilmem, benim gönlümden geçen cumhurbaşkanı adayım belli, milletin orasına koyacağını söyleyen Mehmet Cengiz’’ yazdı…

Kişilik haklarına hakaret edildiği iddiasıyla Cengiz Efendi tarafından dava açıldığını, bir milyon lira manevi tazminat istediğini belirtti…

Ve dedi ki:

“Cumhurbaşkanı adayım” diyoruz, 1 milyon lira istiyor!

“Müteahhit çetesinin küfürbazı” 250 bin lirayken, “talancı” 250 bin lirayken, “utanmaz adam” 500 bin lirayken… “Benim gönlümden geçen cumhurbaşkanı adayı” nasıl bir milyon lira olur kardeşim?

Akıl tutulması değil mi?

Yılmaz Özdil gibi en çok okunan bir yazar, ‘’Benim Cumhurbaşkanı adayım Milletin orasına koyacağım diyen Mehmet Cengiz’’ diyor…

Bir milyon TL’lik manevi tazminatla karşı karşıya kalıyor…

Şimdi ben naçizane Usta Yazar Sayın Özdil’in yanında bir çırak misali, benim Cumhurbaşkanı adayım; ‘’İhaleye fesat karıştırma suçu işleyen, bu uğurda 4 yıl 2 ay gibi bir hapis cezası alan, Kılavuzlu su havzasına kıyı kanununa uymayarak su içine iskele yaptıran, kanalizasyon boruları bırakan, Ahırdağı’na kaçak yapı yapan tapu sahibi eşine karşı, benim o inşaattan haberim bile yok diyen, imar affını yalan beyanda bulunarak inşaatına kılıf geçiren, ancak bizzatihi şikayetim sonucunda sanık sandalyesine oturmaktan kurtulamayan, adam da para çok, hemen arazisini 1/5000 lik imar planına sokan, böylelikle davadan kurtulmaya çalışan, zat-ı muhterem muslukçu başı” desem…

Bana ne kadar tazminat davası açar acaba?

Bir milyon…

İki milyon…

Üç milyon mu diyorsunuz?

Şanımıza yakışan olsun değil mi?

Hepinizin malumu, geçenlerde 250 bin TL’lik tazminat davası açmıştı…

Vekili olan zat, Mahkemede ayağa kalkıp şöyle demişti; ‘’Müvekkilim bu şehrin en zengini, en çok vergi veren kişisi, yani vergi rekortmeni, yanında binlerce kişiye ekmek veriyor…’’

Benim vekilim ise cevaben şöyle demişti; ‘’Davamızın konusu, davacının ne kadar zengin veya vergi rekortmeni olduğu ile alakalı değildir…’’

Ben de o an içimden ‘’çok zenginse, çok parası varsa, oğlu, kızı sevinsin’’ diye söyledim…

Sahi birinin ismini yazıp, Cumhurbaşkanı adayım demek suç mu?

Kişilik hakkına saldırı mı oluyor?

Her neyse…

Bu şehirde parasının çokluğuyla övünen…

Vergi rekortmenliği ile böbürlenen…

O zat-ı muhterem muslukçu başına diyorum ki:

Senin fabrikaların olabilir…

Senin sayısını bilmediğin paraların olabilir…

Ama şöyle bir etrafına bak, seni bir seven Allah’ın kulu yok…

Senden çekindikleri için kimse yüzüne bir laf söylemiyor, söyleyemiyor…

Sen değil, 250 bin liralık tazminat davası…

İstersen 250 milyon liralık tazminat davası aç, vız gelir tırıs gider…

Senin karşında, korkutacağın yerel medya mensubu yok…

Senle ahretlik olduk muslukçu başı…

Bak bir davamız kaldı…

O da, Kılılı Mahalle halkına uzattığım mikrofondan dolayı…

Hani şu bir gecede söktürdüğün borular var ya!

Mahalleyi kokudan uyutmadığın…

Zehir soluttuğun o borudan akıttıklarınla…

Arıtmadan geçirmeden kanala boşa akıttığın borular…

Benim haber yapmam üzerine bir gecede söktürdüğün borular...

O mahalle halkı var ya, bana binlerce dua ediyor…

Sana ise milyonlarca beddua…

Sen herkesi satın almaya alışmışın…

Satın alamayacağın biri çıkınca, nasırına basılmış külhanbeyi gibi bağırtıların duyuluyor…

Duyduğuma göre; Avukatlarına kızıyormuşsun!

Kızma birader…

Onların bir kabahati, suçu yok…

Karşılarında korkusuz ve kendini savunabilen bir basın mensubu var...

Diyeceğim odur ki...

Üstat Yılmaz Özdil’in yazısıyla başladım…

Onun şu emsal cümlesiyle bitireyim:

Bana karşı davranışların ve tutumların nedeniyle kalbimi çok kırdın çok.

Kalbimi kıranları asla unutmam Muslukçu başı.

Senin milyar dolarların mı güçlü, benim kalemim mi, göreceğiz!

★★★

DİP NOT: Cumhurbaşkanı adayı olmazsa, uzaya gönderilecek kişi olarak benim adayım yine muslukçu başı'dır...