Güzel ülkemin güzel insanları akıl vermeyi ve ahkâm kesmeyi seviyor. Sokaklarda ve ekranlarda herkes bir diğerini cahillikle suçluyor. Nisan ayın da referandum yapılacak, daha öncede yapılmıştı. Kimileri (sanki kendisi çok şey biliyor); halk neye oy verdiğini bilmiyor, böyle referandum mu olur, diyor. Ben de, Demokrasinin savunucusu bir birey olarak ‘halk, oy kullandığı maddeleri enine boyuna bilmek zorunda değil,’ tezini savunuyorum. Çünkü halkın her şeyi bilmesi gerekmediğine inanıyorum. Yani, yeni gelecek başkanlık sistemi ile nelerin değişeceğini ve hangi kanunların ne şekilde olacağını halkın çok da bilmesi gerekmiyor.

Çünkü herkes her konuyu bilmek zorunda değil. Bilmek isteyen öğrenir ve bilir ama bir hukukçu kadar bilmesine gerek yok. Eğer çok ilgili bir insan ise veya dikkatini çekiyorsa kendisi öğrenebilir. Fakat biz istiyoruz ki halk, bir hukukçu kadar hukuku, bir eğitimci kadar eğitimi, sağlıkçı kadar sağlığı, siyasetçi kadar siyaseti, bilim adamı kadar da bilimi bilsin istiyoruz. Ne kadar saçma ve yanlış bir anlayış. (Her şeyi bilen hiçbir şey bilmiyor demektir) Zaten bu saçma anlayış yüzünden eğitimimiz perişan. Eğitim sistemimizde tüm öğrenciler her dersi hocaları kadar bilsin üzerine değil mi? Bu nedenle tüm dersleri ve bilgileri öğrencilere yüklemeye çalışıyoruz. Ancak sonuç ortada her şeyi bilmeye çalışan ama hiçbir şey bilmeyen, ama konuşmaya gelince mangalda kül bırakmayan nesiller yetişiyor.

İleri demokrasi ülkelerine bakacak olursak, onlarda da halk sadece oy veriyor. (İsviçre hariç) Diğer zamanlarda halk zaten bizim gibi siyaset konuşmuyor. Orada seçim olduğunu bile anlamazsınız. Halk, vatanı kurtarmak için karşı partiden biriyle ölesiye kavga etmiyor ve karşıyı vatana ihanetle de suçlamıyor. Kimse’ evet veya hayır’ oyu verirsen vatanını satarsın, teröriste destek olursun da demiyor. Herkes evet veya hayır demenin, oy kullanmanın ülke sevgisi ile alakalı olmadığını biliyor. Ve ben böyle düşünüyorum evet, ben şöyle düşünüyorum hayır diyor. Evet diyen ‘hayır’ diyene, hayır diyen de ‘evet’ diyene karışmıyor. Çünkü kimin evet, kimin hayır dediğini hiç kimse umursamıyor.

Örneğin ABD seçimlerinde Trump’u seçenler Cumhuriyetçi partinin tüzüğüne veya vaatlerine göre mi oy kullandı? Yoksa sadece duyduğu ve hoşuna giden söylemlere mi? Hepimiz de biliyoruz ki, oy verenlerin çoğu Trump’un seçim meydanlarındaki konuşmasına göre oy verdi. Kimse partinin tüzüğünde ne yazdığına bakmadı bile. İkinci örnek Almanya, Almanya’da hangi seçmen Merkel’in politikalarını okuyor ve biliyor. Hristiyan Demokrat Partisinin tüzüğünü okuyan ve ona göre oy veren kaç kişi var. Avrupa ve ABD gibi gelişmiş ülkelerde halkın büyük çoğunluğu bırakın parti tüzüklerini okumayı oy kullanmaya bile gitmiyor. Bizde oy verme ve seçimlere katılım oranı %80 lerde iken, onlarda % 50 -60 civarında oluyor. Şimdi onlar bilinçsiz seçmen mi? Ülkesiyle ilgilenmedikleri için ülkeleri üçüncü sınıf mı? Sormak istiyorum şimdi kim daha bilgili ve kimin ülkesi daha müreffeh. Halkın oy kullanmaya bile gitmediği ülkeler mi, yoksa oy kullanmayı vatan millet kurtarma olarak gören biz mi?

Demem o ki:

1. Önemli olan halkın her şeyi bilmesi değil, halka yol gösteren diğer kurum ve kuruluşların aktif olmasıdır. Sendikalar, dernekler ve asıl önemlisi demokrasinin vazgeçilmez unsuru olan BASIN burada devreye giriyor. Sivil toplum kuruluşları, dernekler ve basın, yaptığı yorum ve eleştiriler ile halka yol gösterir. Halk bu yorum ve açıklamaları dinler ve kendisinde bir kanaat oluşur. İşte kendisinde oluşan

bu kanaate göre oy kullanır. Halkı bilgilendirmesi ve yönlendirmesi gerekenler bu kuruluşlardır. Demokrasi, ülkedeki tüm kurum ve kuruluşlar doğru işlediği takdirde demokrasidir. Özellikle basın, illa basın…

2. Biz seçimde oy vermeyi bilmiyoruz. Sıkıntımız kime neden ve niçin oy verdiğimizi bilmemek. Seçimlerde halk; bu seçtiğim kişi dört ya da beş yıl devleti yönetecek ve benim adıma kararlar alacak, yasalar çıkartacak, ben bu nedenle seçtiğim kişiye çok dikkat etmeliyim, bilinci ile oy vermelidir. Bilerek ve isteyerek kendisine gerçek vekil seçen gerisine karışmaz. Doğrusu da budur. Ama arada da hoşuna gitmeyen şeyler yapılıyorsa demokratik hakkını kullanır ve tepkisini gösterir. Seçtiği kişiye ayar verir.

Unuttuğumuz bir gerçek ise; Halk seçtiği kişinin yaptığı yanlıştan kendisini mesul tutmalı ve yaptığı yanlışlar nedeniyle onu uyarmalıdır. Yoksa seçimde oy verip ertesi gün sövmemeli.

Seçilen kişi ve hükümetleri denetlemek ise daha çok muhalefete, derneklere, basına, sendikalara ve ülkedeki diğer demokratik örgütlere aittir. Bu siyasiler, kurum ve kuruluşlar onları denetleyecek ve halka durumu izah edecek, halk da ona göre tavır alacak ve oyunu ona göre kullanacak. Siz halkın her şeyi bilmesini değil, muhalefet, sendikalar, dernekler ve basın gibi kurumların vazifesini yapmasına bakın gerisi kolay.

Ülkemizde demokrasi, sadece halkın seçme ve seçilme hakkı olarak bilindiği için bunlar saçma ve anlamsız gelebilir.