Son günlerde acayip rüyalar görmeye başladım.

Karabasanlar mı desem.

Kötü rüyalar mı?

Yoksa Kâbuslar mı?

*

Mesela şöyle şeyler:

- Ömer Faruk Şirikçi adlı eski imam, karanlık bir odada elindeki oyuncak bez bebeğe korkunç kahkahalar eşliğinde Mustafa, Mustafa diyerek iğne saplıyor.

- Açık Masa programında kameralar kırılıyor konuklar stüdyoyu terk ediyor ve ben bir başıma orada öylece kalakalıyorum.

- Uğur Dilipak ile İmran Kılıç tünel kazıyor, “Ne yapıyorsunuz” diye sorduğumda bilmiş bir edayla “Göksun – Maraş yolunu 3 ay içinde bitirmeye çalışıyoruz” diyor.

- Ömer Oruç Bilal Debgici Hac vazifesi dönüşünde isminin baş tarafına “Hacı” kelimesi yazdırıp kartvizit bastırıp öyle dağıtıyor.

- Akdo ve Kervan Pastaneleri ile kafe sahipleri, yol kenarına kadar yaptıkları sundurmaların onikişubat belediyesi tarafından yıkımının yapılmayacağını askıya alındığını haykırıyor.

- Trabzon Caddesi yayalaştırılma projesinden dolayı araçların daha rahat gitmemesi için Büyükşehir Belediyesi tarafından valilik ve özel idare binası önüne kadar yani, yolun sağ kısmına da park edilir levhasını astırıyor.

Ve gördüğüm bu rüyaların ardından bana düşen kan ter içinde uyanmak.

*

Aklına ve rüya yorumlamasına güvendiğim birkaç gazeteci arkadaşıma açıldım.

Durumumu anlattım.

Dediler ki:

Senin üstün açık kalmış…

Çok yoğun çalışıyorsun ve en iyisi sen bir tatile çık.

*

Bu tavsiyeye uyarak birkaç günlüğüne buralardan kaçıyorum.

Şirikçi’lerin ve kahpece pusu kuranların olmadığı uzak diyarlara doğru direksiyon sallıyorum.

Sırf rüyamda yeniden mavi, yeşil, falan görmek için.

Bu yüzden bana üç, beş gün müsaade dostlar, şimdilik kalın sağlıcakla.