Dünyanın en büyük tarım aletleri üreticilerinden ABD'li John Deere, Türkiye'de 2005 yılında sattığı yaklaşık 13 adet 1450 CWS ve 1450 WTS model biçerdöverle çiftçileri mağdur etti. Mağdurlardan biri Batmanlı Eşref Tarhan, 2005 yılında ABD'li şirketten tanesini 120 bin euroya satın aldığı 3 biçerdöverin ayıplı olması sebebiyle başlattığı hukuk mücadelesini Yargıtay'ın onaylamasıyla kazandı.

Söz konusu alınan biçerdöverlerin ucuz maliyetinden dolayı Brezilya'da imal edilip Türkiye'ye gönderildiğini ve satıldığını belirten Tarhan, sürekli arıza veren biçerdöverleri mahkeme kararıyla teslim edip firmadan 22 bin euro ödeme alacak. Eşref Tarhan'ın elde ettiği bu sonuç, ayıplı biçerdöverlerden dolayı mağduriyet yaşayan diğer çiftçileri de umutlandırdı.

''Makineler iş gücünün ucuz olduğu Brezilya imalatıymış''

Biçerdöverleri alım sürecini anlatan Çiftçi Eşref Tahran, ''2005 yılına kadar farklı marka biçerdöver kullanıyorduk. Teknolojimizi geliştirelim diye 2005 yılında makinelerimizi değiştirelim dedik. Önce kullandığımız marka hiçbir şekilde arıza yapmayan bir makineydi. 3 tane biçer döver ve 4 tane traktör satın aldım. Biçerdöverleri aldığımız ilk haftadan itibaren arıza yapmaya başladı. Meğerse bu makineler Almanya'da ya da Amerika'da yapılan makineler değil, iş gücünün ucuz olduğu Brezilya imalatıymış. Biz, bu durumu kendilerine illettik. 5-6 biçerdöver sahibi toplanıp bu şirketin Küçükyalı'daki müdürlüğüne gittik. Makinelerin ayıplı olduğunu ve geri alınması gerektiğini talep ettik. Bunlar, bizi zaman aşımına uğratmak için oyaladılar. Bütün makinelerimizi toplayıp kendi ceplerinden masraflarını karşılanmak üzere kırılan bütün parçaları tamir ettiler. Biz o zaman dedik ki, ''Bu fabrikalar fabrika çıkışlı çalışmadı, onarımla çalışmaz''. Tekrar arıza yapınca konuyu mahkemeye taşıdım'' dedi.

''Bilirkişi raporunda makineler yüzde 60 ayıplı''

Biçerdöverlerin arıza olduğunu ispatlamak için bilirkişi raporlarına başvurduklarını belirten Tahran, ''Yaptığımız anlaşmalar gereği Sultanahmet Ticaret Mahkemeleri yetkiliydi. 39'uncu Asliye Ticaret Mahkemesi'nde dava açtık. Dava neticesinde hakimler bilirkişiye başvuru yapmak zorundalar. Önce Batman'dan 1 tane makine mühendisi, 1 tane ziraat mühendisi bir de baş usta getirdik. Makineler üzerinde yapılan incelemeler sonucunda makinelerin ayıplı olduğu fabrikaya bildirdik. Onlarda bunu kullanıcı hatası deyip reddedince, 2'nci kez Batman Makineler Mühendisleri Odası'ndan 9 tane mühendis ismi gönderdik. 9 mühendis üzerinden 3 kişilik heyet oluşturdular. 3 kişilik heyetin verdiği bilirkişi raporuna binaen makinelerin ayıplı olduğu söylenildi. Şirketin avukatları 2'nci bir rapor istedi, mahkeme bunu kabul etti. Adana Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Makine Bölümü Başkanlığı'ndan 3 kişilik öğretim üyesi tayin edip bizim köyümüze gelip biçerdöverler üzerinde incelemeler yaptılar. Onlar, köyde yapılan incelemenin yeterli olmayacağını ve bir makinenin Çukurova Üniversitesi'ne götürmemizi istediler. Kısa süre görüp teslim ettik. Oradaki bilirkişi heyeti 1 ay makine üzerinde inceleme yaptılar. Makinelerin yüzde 60 ayıplı olduğunu, şirketin iddia ettiği gibi kullanıcı hatasına tabii olmadığını şeklinde detaylı bir rapor yazıp 39'uncu Asliye Ticaret Mahkemesi'ne yolladılar. Mahkeme günü şirketin avukatları tekrar bilirkişi raporunun bilisel temelden yoksun olduğunu, bu rapora dayanarak mahkemenin karar veremeyeceğini şeklinde talepte bulundular'' şeklinde konuştu.

''39'uncu Asliye Ticaret Mahkemesi bu makinelerin ayıplı olduğuna karar verdi''

Tahran sözlerine şöyle devam etti: ''Bu sefer her 3 makinenin Çukurova Üniversitesi'ne götürülmesine karar verildi. Masraflarını şirketin karşılaması üzerine 3 makineyi üniversiteye gönderdik. 1 aya yakın makineler orada kaldı. Yapılan incelemede ilk raporlar teyit eder anlamda makinelerin ayıplı olduğuna karar verildi. Mahkeme günü şirketin avukatları 3 ve 4'üncü rapora itiraz ettiler. Bilimsel temelden yoksun olduğunu ve buna dayanarak karar verilemeyeceğini söylediler. Mahkeme heyeti 4 ve 5'inci taleplerini de kabul ettiler. Makinelerin Batman'dan alıp İstanbul Teknik Üniversitesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi'nden bilirkişi heyetine teslim edilmek üzere İTÜ Florya tesislerine getirdiler. Orada da makinelere bir aya yakın inceleme yapıldı. Makineler üzerinde yapılan incemeler neticesinde geçmişteki raporların doğru olduğunu ve bu makinelerin ayıplı olduğunu teyit ettiler. Hatta şöyle bir cümle kurdular: 'Bu makinelerin ayıplı olmadığını iddia etmek, mühendislik bilgisini yok saymaktır'. 39'uncu Asliye Ticaret mahkemesi bu makinelerin ayıplı olduğuna karar verdi.''

''2'nci kez nitelikli dolandırıcılık suçundan firmayı mahkemeye vereceğiz''

Şirketin kaçakçılık yaptığı iddia Tahran, ''Bu şirketin yaptığı en önemli bir diğer olay da gümrükte kaçakçılık yapmış olmasıdır. 2450 WTS bizim satın aldığımız makineler, onların bize teslim ettiği makineler ise 2004 model 1450 model CWS'dir. CWS, WTS'nin bir alt modelidir. Nasıl bunları bu şekilde gümrükten geçirmişler anlamak mümkün değil. Bu konuda bilirkişi raporlarında ve mahkeme kararlarında mevcuttur. Yargıtay'da yerel mahkemenin kararını onamıştır. Biz, onlar hakkında elimizde raporlar yokken, nitelikli dolandırıcılık suçundan suç duyurusunda bulunmuştuk. O zaman ana dava ile birleştirilmişti, şimdi bu raporlar ve mahkeme kararlarıyla ikinci kez adalet bakanlığından talep edip yeniden nitelikli dolandırıcılık suçundan firmayı mahkemeye vereceğiz'' diye konuştu.

''Makineleri teslim etmemiz halinde 22 bin euroyu verecekler''

Mahkemenin 10 yıl sürdüğü aktaran Tahran, ''Mahkeme 2006 yılının Mayıs ayından 2017'ye kadar devam etti. 22 bin euroluk kısmi açtığımız davayı açtık. Fakat avukatımızın ihmalinden ve ıslah etmediğimizden dolayı kazandığımız para 22 bin euro'dur. Makineleri teslim etmemiz halinde 22 bin euroyu verecekler. Biz şirketin etik olmayan davranış içerisine gireceğini tahmin etmiyorduk. İlk raporlardan sonra ülkeye giren tüm makineleri geri toplamaları gerekiyor. Ben şahsen artık kendi derdimde değilim. Kaç tane makine verilmişse hepsi ayıplıdır. Makinelerden satın alan kişilerden birisi makinelerden memnun olduğunu söylerse ben alacaklarımdan vazgeçeceğim'' açıklamasında bulundu.

''Şirkete aile faciasına neden oldu''

Satış yapan bayi ile ilgili yaşanan olayı anlatan Tahran, ''Diyarbakır'da Yentürk ailesinden Fadıl Yentürk, iki tane biçerdöver satın aldı. Oğlu Esat Yentürk ile beraber şirketin tesislerine gittik. Makineleri geri almalarını talep ettik ama olumsuz geri dönüş aldık. Sonra bayiye gittiler tartışma çıktı, birbirine silah sıktılar. Bayi ise Çetin Sümer arkadaşımızdı. Açıkçası bayinin burada kabahati yok, kabahatli olan şirkettir. Çetin Sümer yaralandı. Sorumlular 7,5 yıl ceza yediler. Daha sonra onları barıştırdık. Sorumlular cezaevinde yattı. Şirket aslında aile faciasına neden oldu'' dedi.

Yentürk: ''İnşallah bizim de mağduriyetlerimiz giderilir''

Bahsi geçen biçerdöverlerin satın alan bir başka isim de Esat Yentürk idi. Yentürk, o dönem satın aldıkları biçerdöverlerin hatalı olduğunu doğrulayarak, “Ben bu araçlardan iki tane aldım ve bunlar arızalı çıktı. Sonuç olarak benim gibi arkadaşlar mağdur olduk'' dedi.

Yentürk, firmanın İstanbul'da bulunan genel merkezindeki yetkililerin durumu kabul ettiklerini belirterek ''Bu kadar insan mağdur oldu. Bu süreçte arazilerini satanlar da oldu. Kimisi de biçerdöverlerini geri verdi. Ben de biçerdöverimi teslim ettim, bugüne kadar da hiç para almadım'' diye konuştu.

Eşref Tarhan'ın verdiği hukuk mücadelesini kazandığına sevindiğini aktaran Yentürk, ''İnşaallah bizim de mağduriyetlerimiz giderilir'' diyerek temenni de bulundu.

''Bilirkişi tutanaklarında fark ettik''

Esat Yentürk'ün kardeşi Neaf Yentürk de ''Mağduriyetimizin hiçbir karşılığını almadık. İki adet biçerdöver aldık. Bu araçlar bizim aldığımızdan bir model düşük çıktı. Ruhsatlarında olması gereken gibi yazıyordu. Bilirkişi tutanaklarında fark ettik. Bu zaferi Eşraf abi kazandı, Türkiye kazandı'' diye görüş belirtti.

Bahsi geçen firmanın yetkililerinden konuyla ilgili bir cevap istendi ancak herhangi bir açıklama yapılmadı.