YARIN itibarıyla 15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden tam iki yıl geçmiş bulunuyor.

Fethullah Gülen denen hain şizofren, müptezel, İsrail uşağının Türkiye'deki 40 yıllık yapılanmasının çökertilmesinin ayak sesleridir 15 Temmuz.

Erzurum'dan İzmir'e, oradan Türkiye'nin tüm kılcal damarlarına kadar uzanan FETÖ, kökleri dışarıda olan derin bir örgüttür.

Keşke bunu daha önce anlayabilseydik.

Anlamadığım şu: “Bir simit veya tatlı çalan gariban anında yakalanır, neredeyse en ağır cezaya çarptırılır, bir kamyonun en kuytu köşesinden Türkiye'nin bir ucundan diğerine götürülen esrardan devletimizin anında haberi olurdu. Lakin MİT gibi bir istihbaratımız olmasına rağmen bu FETÖ terör örgütünün neden bu kadar büyüdüğünü hala anlamış değilim”.

Yani illa bu terör örgütünün enselenmesi için meclisi ve özel harekât dairemizi, sokaklarımızı bombalayıp, 250 vatan evladını şehit etmesi mi gerekiyordu?

Buradan açıklıyorum: “Ben Recep Tayyip Erdoğan iktidarına kadar Gülen hareketine müsamaha edildiğini, özel korunduğunu, Devletin içine sızan ve arkasındaki güçlerin bunu sağladığını ve FETÖ terör örgütünün 15 Temmuz’da bu darbe kalkışmasına yalnız karar vermediklerini düşünüyorum. Aynı örneği Adnan Oktar denen İsrail'in 33 dereceli şerefsizinden de görebiliyoruz. Her iki örgüt de din kisvesi adı altında yapmadıklarını bırakmadılar. Her ikisi de bu milletin evlatlarını ailelerinden kopartarak örgüte militan yetiştirdiler. Simdi Oktar için de düğmeye basıldı ama neyleyeyim ki bunca ocaklar söndükten sonra”.

FETÖ ve Oktar, dikkat buyurun aynı damardan besleniyorlar…

Kontrolsüz büyüyen, paralel devlet kimliğine bürünen tüm yapılar, bunun adına ne derseniz deyin, sıkı bir şekilde kontrol edilip önlem alınmaz ise Süleymancı cemaati da geleceğin FETÖ’südür.

Ayrıca ister vakıf altında, ister cemaat altında, ister küçük bir dernek adı altında dini kullanarak güç devşiren, eğitim alanlarına dalan, eskiden FETÖ ile bağlantısı olan şehrimizdeki bazı yobazları da unutmamak ve Devletin ilgili birimlerinin gözlerinin bunlar üzerinde olması gerekliliğini vurguluyorum.

Neyse... Biz yine Oktar'ın ve bu hareketin nereye oynadığına bakalım.

FETÖ'nün duruşmaları ve mahkeme safhasının neredeyse 2/3'si tamamlandı. Örgütün üst düzey adamlarının tamamı yurt dışına kaçtı/kaçırıldı. İçeridekiler ise ayak takımı. İnşallah aynı hatayı Oktar örgütünde yapmayız. Bakın Oktar da sıradan bir adam değil. Adam her dalda oynuyor. Milli Görüşçü oluyor, Atatürkçü oluyor, Nurcu oluyor, Mason oluyor, Semitizmi savunuyor. Kedicikleriyle ekranda dans etmesi ve erik dalı ile Ankara'nın bağları gibi oyun havalarıyla arzı endam etmesi, toplu sex yapması paravandır. Asıl tehlike dine verdiği zarardır. FETÖ gibi Adnan Oktar’ında değirmeninin suyu İsrail'den geliyor. Bu operasyon sıradan değil. Başkanlık sistemine adım attığımız şu günlerde bu hareketin ipinin ucunun da birçok kimseye ulaşacağını düşünüyorum… Mesela istihbarat örgütlerine, işadamlarına, bürokratlara, odalara ve tabii siyasete…

İktidar kanadından, muhalefete her kesimden birtakım kişilerin tahmin ediyorum kasetleri var bu adamın elinde. Eğer konuşursa Oktar'ın üzerinden FETÖ perdesi tam aralanabilir.

Ben birlikte hareket ettiklerini düşünüyorum.

Bir kasetinde; “Ben Mehdi'yim, Fetullah Hoca da Kahdiyani (Mehdi'nin yardımcısı)diyordu”.

Fuat Kozluklu Oktar'ın atölyesinde binlerce şantaj kaseti olduğunu söyledi. Bu durumda Oktar örgütü sorgulanırken acaba işin ucu kimlere dayanır. Bu namussuz adam kim bilir kaç bürokratın, siyasetçinin, iş adamının koynuna kedicik koyarak kayda almıştır. Şimdi elindeki o silahla şantaj yapacak. Devlet o bilgi ve kasetlere ulaşarak şantajın önünü kesmeli ve bu örgütün korkusuzca nefes borusuna neşter vurmalıdır. Bir de Oktar’ın sağındaki-solundaki ağır topların dışarıya firar etmelerine asla müsaade edilmemelidir.

Oktar'ın suç dosyası oldukça kabarık. Anlayacağınız yok, yok…

“Suç işlemek amacıyla örgüt kurma, çocukların cinsel istismarı, cinsel saldırı, reşit olmayanla cinsel ilişki, çocuğun kaçırılması veya alıkonulması, cinsel taciz, şantaj, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, siyasi ve askeri casusluk, dini inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle dolandırıcılık, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama, özel hayatın gizliliğini ihlal, resmi belgede sahtecilik, terörle mücadele kanununa muhalefet, tehdit, cebir, iftira, halkı askerlikten soğutma, hakaret, suç uydurma, yalan tanıklık, nitelikli dolandırıcılık, kaçakçılıkla mücadele kanununa muhalefet, vergi usul kanununa muhalefet, rüşvet, eğitim ve öğretim hakkının engellenmesi, eziyet, kişisel verilerin kaydedilmesi, siyasi hakların kullanılmasının engellenmesi, ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanuna muhalefet”.

MASAK’ı ilgilendiren suçlar da var, casusluk da…

Ne ararsan var…

Şimdilik sadece 235 kişi enselendi. Kurcaladıkça 235 binlere varacak bir yapılanma. Askerinden siviline kadar uzanan bu yapı dilerim çökertilir.

Bu adam bu işte yalnız değil. 15 Temmuzun ikinci senei devriyesinde, Devlet’in bu ülke insanlarını korumak adına pençesini Oktar örgütüne vurmasını anlamlı buluyorum.

Sizlere daha güzel şeyler yazmak isterdim. Ama inanın FETÖ ve Oktar gibi daha nicelerinin vatanımız üzerindeki oynadıkları oyunları bilmez, deşifre etmez isek 15 Temmuzların yaşanması kaçınılmazdır.

Bu yapılar Türkiye'yi çökertmek için tezgâhlanmış proje yapılardır. Her iki örgüte su taşıyan hainler içeriden. Bu yüzden de kapı mandal tutmuyor.

Allah bu Millete acısın. Vatanına milletine bayrağına ezanına saygılı yiğitlerin sayısını çoğaltsın…

Şehitlerimizi minnetle yaad ediyorum. Gazilerimize Allah’tan uzun ömürler diliyorum. Allah bu millete bir daha 15 Temmuzlar yaşatmasın.

Son sözüm şu:

Beni bağışlayın ne olur, balık hafızalı toplumuz biraz. Hemen her şeyi unutuyoruz. Allah’ını kitabını seven 15 Temmuzu ve bu vatan için tankların altına yatanları unutmasın.

15 Temmuz Destan günümüz, Millet zaferimiz kutlu olsun…